Rusya'nın Ukrayna'daki askeri operasyonu sürerken, ABD ve Batılı ülkelerin Ukrayna'ya uzun menzilli füze kullanımını onaylaması gerilimi daha da artırdı.
Ukrayna güçlerinin geçtiğimiz günlerde Rusya'ya uzun menzilli füzelerle düzenlediği saldırının ardından, Rusya lideri Vladimir Putin yeni bir nükleer doktrin açıkladı. Son olarak, Rus ordusu Ukrayna'nın Dinyeper kentini kıtalararası balistik füze ile hedef aldı. Putin, bu adımın Batı’nın Ukrayna’ya verdiği uzun menzilli füzelere bir yanıt olarak atıldığını söyledi.
Bu gelişmelerin ardından, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ve Galant hakkında verdiği tutuklama kararı ise uluslararası kamuoyunda dikkat çekti.
Yaşanan bu gelişmeleri Prof. Dr. Hasan Ünal ,CGTN Türk'e değerlendirdi.
'Benim üzerime gelirseniz mutlaka karşılık veririm'
Hasan Ünal, Rusya'nın Ukrayna karşısında nükleer füze kullanmasının beklenmediğini belirterek, Rusya'nın Batı dünyasına verdiği mesajları yineledi ve şu şekilde konuştu:
Bu füzelerle yapılan saldırıya Rusya'nın bir karşılık vereceği kesindi. Nükleer füzeler kullanması beklenmiyordu ama çok ilginç bir karşılık verdiler; kıtalar arası balistik füzelerle vurdular. Astrahan civarında, hipersonik ve radarların tespit edemediği füzelerle, birkaç dakika içinde Hazar Denizi'nin kuzeyinden fırlatılan bu füzeler, Ukrayna'daki hedefleri vuruyor. Dnipro ve Petrovsk şehri bölgesindeki Sovyetler zamanında yapılan büyük silah fabrikalarının hepsini muhtemelen yerle bir ettiler.
Şimdi burada birçok şey var. Rusya, Batı dünyasına diyor ki: "Bak, benim üzerime böyle gelirseniz mutlaka karşılıklar veririm." Ve Putin'in söylediklerinin satır aralarındaki en önemli unsur şu: "Batı dünyasında, Rusya'yı stratejik bir yenilgiye mahkûm etmek düşüncesini kafanızdan çıkarın. Bunu yapmanıza izin vermem," diyor. Bunu Ukrayna üzerinden yapamazsınız, başka bir şekilde de yapamazsınız. Yani, dünyanın en büyük nükleer silah stokuna sahip bir ülkeye karşı böyle bir hayalin peşinde koşmanız gerçekçi değil, diyor.
'Biden seçimi kaybedince füze kullanımına izin verdi'
Hasan Ünal, Donald Trump'ın Ukrayna krizi konusunda Joe Biden ile aynı görüş birliği içinde olmadığını belirterek, Trump'ın görevi devraldığı anda Ukrayna meselesinin içinden çıkamayacağı ve savaşa devam etmekten başka bir seçeneği olmadığı bir senaryoyu gündeme getirdi:
Bu arada tehlikeli olan şey şu; Biden yönetimi, seçimlere kadar bu füzelerin kullanılmasına izin vermezken, Eylül ayında yeni seçilmiş İngiltere Başbakanı Starmer, Biden'a bir manada ısrarcı olarak, "Neden bunları kullandırtmıyoruz?" demesine rağmen, Amerikan tarafı "Hayır, bunlar doğru değil" demişti. Ancak seçimleri kaybedince bu işe izin vermesi ilginç.
Çünkü Trump'ın Ukrayna'daki savaş konusunda Biden yönetimiyle görüş birliği içinde olmadığını hepimiz biliyoruz. O zaman karşımıza şöyle bir şey çıkıyor: Acaba Amerikan yönetimi bu geçiş döneminde, 20 Ocak'a kadar bir takım komplolar planladı ve o komplolardan biri bu mu? Yani, Ukrayna'yı öyle bir hale getirmek ki, Trump görevi devraldığında Ukrayna savaşının içinden çıkamayacağı kadar karmaşık bir hâle getirilmiş olması ve Amerika'nın savaşa devamdan başka çaresinin olmaması. Böyle bir senaryo yaratmaya çalışıyor olabilirler.
'İsrail'in yalnızlaşması yönünde bir gidişat başlamış görünüyor'
Prof. Dr. Ünal, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, eski İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Hamas lideri Muhammed Deyf hakkında tutuklama emri çıkarılmasını birkaç açıdan şöyle değerlendirdi:
Bu kararın çıkması birkaç açıdan önemli; Avrupa ülkelerinin pek çoğu dün bu karara uyacaklarını açıkladılar. Bir kısmı da önümüzdeki günlerde açıklayacaklardır. Roma Statüsü'nü imzalamış olan ülkelerin bu kararı yok sayarak hareket etmeleri ihtimali zayıf.
İkinci olarak: Bu, İsrail'in yalnızlaşması yönünde bir gidişat başlamış görünüyor. Eğer Netanyahu hükümeti iktidarda kalmaya devam ederse, İsrail’de çünkü bir defa küresel güney dediğimiz ülkelerin hiçbirisine Netanyahu ve Gallant, rahatlıkla giremez. Uzak yerlere gitmek risklidir, tutuklanıp gönderilme riski oluşur.
Dolayısıyla, Avrupa ülkelerinin bunu görmezden gelmesi kolay bir iş değil. Görmezden gelme eğiliminde olan bazı ülkeler, özellikle aşırı derecede İsrail yanlısı olan Avusturya ve Macaristan, kararı eleştirerek şunları söylediler: "Böyle bir şey olabilir mi? İsrail, meşru bir devlettir ve Başbakanı da ülkesinin güvenliğini sağlamakla sorumludur. Bu tür bir karar oldukça yanlıştır."
'İsrail, kendini yok etmeye gidiyor'
İsrail'in izlediği politikalarla dünyadan kendini yalnızlaştırdığını belirten Ünal, bu durumun sonunda İsrail'in kendi kendini yok etmeye kadar gidebileceğini söyledi. Ünal, bu durumu birkaç olası sonuçla ele aldı:
İsrail, uyguladığı politikalarla, izlediği çizgiyle kendi kendini yalnızlaştırıyor dünyadan. Çok kutuplu bir dünya düzeninde bu yalnızlaştırmanın İsrail’e çok ciddi faturası olur diye düşünüyorum. Ortadoğu’da da bu uzlaşmaz tavrını sürdürürse, adeta kendi kendini yok etmeye gidiyor.
Bu şöyle de bir sonuç verebilir; yani Netanyahu hükümetinin çözülmesini de beraberinde getirebilir. Netanyahu'yu Trump da pek sevmiyor zaten, hani öyle bir mecburi dostluk falan gibi bir şey var aralarında. İsrail’de şu olabilir; yani Trump yönetimi tam olarak İsrail’e yine destek vermeye devam eder ama Netanyahu hükümeti dağılabilir. Eğer böyle bir şey olursa, bu aslında hem Gazze'deki ateşkesi hem Lübnan'da bir ateşkes sürecini beraberinde getirebilir. Ama iki devletli bir çözümün başlangıcı olacak kapsamlı müzakereler gelir mi, bundan emin değilim.
'İsrail, Batı'nın kurduğu mahkemenin hedefi oldu'
Ünal, İsrail'in Batı dünyasında ilk defa bu kadar eleştirildiğini ve Batı'nın kurduğu mahkemenin hedefi olmasının, ilginç gelişmelerin başlangıcını işaret ettiğini söyledi:
Kısa vadede ilk defa şunu söyleyebiliriz; İsrail, Batı dünyasında kamuoylarında, kuruluşundan bu yana ilk defa bu kadar eleştirilmişti. İsrail, Batı dünyasında hiç bu kadar eleştiri yağmuruna tutulmamıştı. Şimdi, Batı'nın istemediği devlet adamlarını yargılamak için kurduğu bir mahkemenin muhatabı olduğu için, ilginç gelişmelerin başlangıcındayız, denebilir.
Röportajın tamamı için aşağıdaki linke tıklayınız