Fidan, Şam’daki yeni yönetimin milli bütünlüğü ve toprak bütünlüğü için atacağı adımlar neticesinde YPG’nin artık çok zemin bulamayacağını söyledi.
Dışişleri Bakanı Fidan, NTV’deki programa katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Suriye’de iç savaşın başladığı tarih olan 2011 yılındaki gelişmeler ve Türkiye’nin bu sürece nasıl dahil olduğu ve sahadaki durumun nasıl olduğuna ilişkin değerlendirmesi sorulan Fidan, “İç savaş hemen yanı başımızda olduğu için bizim ülke olarak hem terörizme karşı hem diğer karışıklıklara karşı bir refleks geliştirmemiz gerekiyordu. Devletimiz sürecin başından beri bütün organlarıyla bu krizi çok yakında takip etti” dedi. Fidan devamında şunları söyledi:
“Suriye’yi düşünmediğim hiçbir mesai günüm olmadı”
“Şahsen Suriye’yi düşünmediğim hiçbir mesai günüm, normal günüm de olmadı. Bu konu her zaman gündemimizdeydi. Cumhurbaşkanımızın önderliğinde çok nitelikli kamu görevlileriyle, siyasetçilerle bu konunun üstesinden geldik. Çok katmanlı bir konu. PKK ile mücadeleye bakan yönü var, DEAŞ ile mücadeleye bakan yönü var, jeostratejik mücadele var, yani Amerika var, Avrupa ülkelerinin bir kısmı var. Rusya var, İran var, İsrail bir taraftan saldırıyor.
Biz bu sorunla karşılaştığımız zaman bizim niyetimiz ve politikamız belliydi. Biz sorundan önce de Suriye halkının iyiliğini istiyorduk. Onun için Esad yönetimiyle iyi bir ilişki başlatılmıştı. Sorundan sonra da Suriye halkının çıkarı ne olur, hep öyle yaklaştık.”
“Eğer SMO desteklenmeseydi milyonlarca ilave mülteci Türkiye’ye gelirdi”
Fidan, Türkiye’nin Suriye Milli Ordusu (SMO) ile ilgili tavrına dair, “SMO neden önemli, biraz da onu anlatmak lazım. İki tane husus var bizim için önemli. Suriye’deki iç savaştan dolayı milyonlarca insanın evini terk etmesinden dolayı ev sahipliği yaptık. Bu sayı artabilirdi. SMO’nun hakimiyeti altında kalan bölgelerde 5 milyon Suriyeli kardeşimiz yaşıyordu. Eğer SMO desteklenmeseydi, onların haklarını alanda savunduğumuz kadar masada savunmasaydık, Suriye muhalefeti yok edilmekle kalmazdı milyonlarca ilave mülteci Türkiye’ye gelirdi” ifadelerini kullandı.
“Suriye meselesi Türkiye’nin içinde de siyasi mücadelesini verdiğimiz konu oldu”
İç savaşın çıktığı dönemde Türkiye’deki gelişmelerin Suriye politikasını nasıl etkilediği sorulan Fidan şöyle konuştu:
“Türkmenlere yardım götüren MİT tırlarını DEAŞ’e silah götürüyor propagandası adı altında Batı’ya bunu servis etmeyi, bu şekilde Batı’dan ve uluslararası kamuoyundan kendilerine destek alıp Türkiye’deki iktidarı korsan bir şekilde ele geçirme operasyonuna bunu alet etmeye çalıştılar. Bunun için de maalesef Jandarma Komutanlığı içerisindeki FETÖ’cü teröristler rol aldılar. Onlar daha sonra hem Teşkilat tarafından hem emniyet güçlerimiz tarafından tespit edildi, hapse atıldı. Suriye meselesi sadece Suriye sahası içerisinde değil Türkiye’nin içinde de siyasi mücadelesini verdiğimiz konu oldu. Ama tekrar ediyorum bütün bu yıldırmalardan hiç çekinmeden, bıkmadan, usanmadan, korkmadan aynı istikamette ayağını sağlam basan, dimdik duran Cumhurbaşkanımız her zaman bu meselenin haklı tarafında olduğumuzu düşündüğümüz için biz geri adım atmadık.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye’nin eski Devlet Başkanı Esad’a yönelik karşılık bulmayan çağrılarıyla ilgili Bakan Fidan şunları söyledi:
“Bizim niyetimiz Beşar Esad gitsin vesaire değil. Bizim niyetimiz Suriye’de Suriye halkının tamamını mutlu eden, birliğini, bütünlüğünü, güvenliğini sağlayan, terör başta olmak üzere başkaları için tehdit üretmeyen bir Suriye’nin ortaya çıkması. Ruslar ve İranlılarla yürütülen süreçte biz bunu dile getirdik.
Rejim kendi halkını maalesef düşman olarak gördüğü için konuşmaya bile girmedi. ‘Ben af ilan ediyorum, gelen gelsin, gelmeyen hiç umurumda değil’ dedi. Çünkü rejim de karar alma noktasında yalnız değildi, tek başına bu kararları alabilecek durumda değildi. Farklı stratejik hesapları ve öncelikleri olan iki tane büyük gücün, Rusya’nın ve İran’ın etkisi altındaydı. Paralize olma durumu vardı.”
Esad’ın ülkeyi terk ettiği gün Doha’da bulunduğunun anımsatılması ve “masadakiler Esad’ın gideceğini biliyor muydu o akşam” sorusunu Fidan şöyle cevapladı:
"En kritik konu Ruslar ve İran'ın askeri denkleme girmemeleriydi"
“Aslında son 2-3 yıldır rejim çok zayıftı. Muhalefet neredeyse Halep’e silah atılmadan girdi. Belli yerlerde direnişler oldu ama. Bunun sebebi şu: rejim çok zayıf, biz almanın bir problem olmayacağını zaten askeri, istihbari değerlendirmelerimizde görüyorduk önceki dönemde de. Böyle bir durum karşısında Rusların ve İranlıların 2016’da yaptıkları tepkiyi tekrar etmesi durumunda bu sefer daha fazla kan dökümü ve yerinden edilme riskiyle karşı karşıya kalabilirdi Suriye halkı. ... Bu harekat başladığında yapılması gereken en kritik konu Rusların İranlılarla konuşup askeri olarak denkleme girmemeleriydi. Ruslar ve İranlılar görüşmemiz, o hafta onlar anladılar. Önce İran Dışişleri Bakanı geldi sonra Doha’da hem Ruslarla hem İranlılarla bir araya geldik. Bazı konuları konuştuk, bu her şeyi konuşmak istemiyorum ama bu noktadan sonra artık telefon ettiler ve o akşam da Esad gitti.
Muhaliflerin arzıyla tekrar bir zafere ulaşabilirlerdi, ulaşırlardı muhakkak ama çok uzun zaman olabilir ve kanlı olabilirdi. Ruslar ve İranlılar baktılar bir anlamı yok bunun. Hem üstüne yatırım yaptıkları adam yatırım yapılacak bir adam değil hem de bölgedeki şartlar eski şartlar değil. Daha fazla insan öldürmenin, sivil yerleşim yeri bombalamanın, insanları daha fazla katletmenin, göç etmelerine sebep olmanın bir anlamı yok. Muhalefetin üstün cesareti ve kararlılığıyla ilerleyen bir harekat oldu. Biz buradan minimum can kaybı olması için buranın iki tane önemli, kinetik güç kullanabilecek aktörüyle odaklı görüşmeler sürdürerek bunun kansız bir şekilde olmasının yolunu açtık.”
“Bu endişelerin giderilmesi lazım”
HTŞ’nin geçmişinden bahisle kaygılanan Batılı analistlerin olduğu anımsatılan Bakan Fidan bu endişelerle ilgili değerlendirmesi sorulduğunda şunlar söyledi:
“Böyle endişelerin olmasını son derece normal karşılıyorum. Maksatlı olarak endişe üretenler var, bu her zaman olur. Ama maksatsız endişe sahibi olanları haklı buluyorum. Bu endişelerin giderilmesi lazım. Onun için biz ilk günden itibaren iki riskli alan görmüştük. Bu riskli alanlardan birincisi Rusya’nın ve İran’ın askeri güç kullanması. İkincisi bölge ülkelerinin bu yürüyüşü büyük bir tehdit olarak görüp farklı bir tavır geliştirmesi.
Biz şunu söylüyoruz, bu insanlardan her türlü endişeniz olabilir. Belirsizlikler olabilir. Bizim tanıdığımız kadar kimse tanımıyor bunları. Çok fazla söylenti var haklarında. Fakat biz diyoruz ki, uluslararası toplum olarak Suriye muhalefetinden, şu anda iktidara gelen muhalefetten ne beklediğimizi söylüyoruz. Biz terörizmin olmadığı bir Suriye istiyoruz, PKK ve DEAŞ’ın destek bulmadığı, yer bulmadığı. Biz azınlıkların kötü muamele görmediği Kürtlerin, Alevilerin, Türkmenlerin, Nusayrilerin kötü muamele görmediği, biz temel ihtiyaçların karşılandığı, kitle imha silahlarıyla kimsenin işi olmadığı, bölge ülkelerine tehdit üretmeyen, ülkenin birliğinin, bütünlüğünün, beraberliğinin sağlandığı kuşatıcı bir hükümet olan bir yapı istiyoruz. Bunda herkes hemfikir. ... Şu anda Şam'daki yönetime biz bunları iletiyoruz. Hem bizim hem bölgenin hem de dünyanın sizden beklentisi bu. Bunu yaptığınız zaman Avrupa sizi görüyor, bütünlüğü oluşmuş, can güvenliği oluşmuş bir Suriye’de insanlar geri dönebilirler.”
“Kendilerine haber yolladık”
Fidan İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarıyla ilgili, “Esad rejiminin kabiliyetlerin ne olduğunu yıllardır İsrail biliyordu. Bu kabiliyetler hiçbir zaman için saldırı maksatlı kullanılmadı İsrail’e karşı. İsrail yeni yönetimin durduğu yerden emin olmadığı için ne kadar bu karmaşıklık içerisinde elinde imkan ve kabiliyet varsa yok etmek için bir strateji geliştirdi. Bence bu strateji çok tehlikeli bir strateji, bu strateji büyük bir provokasyona yol açabilir. Bunu göz ardı ediyorlar, her şey güllük gülistanlık gitmeyebilir. Kendilerine haber yolladık, artık provokasyondan vazgeçin” ifadelerini kullandı.
“Tel Rıfat’tan ve Münbiç’ten koridorlar açılarak gittiler”
ABD’nin PYD ve YPG’ye desteğinin nasıl şekilleneceği ve bugün ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile yaptığı görüşmede bu konunun ele alınıp alınmadığı sorusu üzerine Fidan şunları kaydetti:
“Bizim pozisyonumuz hâlâ aynı, hiç değişmedi. Ama alanla ilgili YPG ve PKK ile ilgili şöyle bir değerlendirme yapmak gerekiyor. Amerika’dan ve bazı Avrupa ülkelerinden muazzam bir destek almıştır PKK. Ama kendisini oturttuğu zemin Suriye’de, Rusların, İranlıların ve rejimin sahibi olduğu bir zemine kendisini oturtturmuş. Bu zeminle de zımni anlaşmaları vardı, çok fazla birbirlerine dokunmadıkları. Bu zemin çöktü. Rusların, İranlıların ve rejimin olmadığı bir zemin var. Yeni bir Suriye var ve yeni Suriye toprak bütünlüğünü sağlama konusunda da mutlaka kararlı olacaktır. Suriyeli Muhalifler yıllardır savaşıyorlar, inanılmaz zulümlere kayıplara maruz kalmışlar. Şimdi vatanlarını tekrar alıyorlar ve tabii ülkenin bütünlüğünü sağlama yönünde adım atacaklar. Onun için Tel Rıfat’tan ve Münbiç’ten koridorlar açılarak hemen gittiler. Bundan sonra olacak olan şu: biz tekrar Şam’daki yeni yönetimin kendi milli bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü sağlamak için atacağı adımlar neticesinde YPG’nin artık çok zemin bulamayacağını düşünüyoruz.”
“Herkes kendi yuvasına dönmek ister”
Fidan Suriyeli mültecilerin geri dönüşüyle ilgili ise, “Herkes kendi yuvasına, ait olduğu yere dönmek ister. Oradaki şartlar iyileştikçe burada bir devamlılık olduğu duygusu oluştukça, ben geri dönüşlerin tabii ki artacağına inanıyorum” dedi.
(Son)