İngiliz filozof, bilim insanı, hukukçu ve devlet adamı Francis Bacon (1561-1626), kendi çağından önce gerçekleşen “Dört büyük Çin icadı”nın, yani kâğıt, matbaa, barut ve pusulanın dünyanın çehresini tamamıyla değiştirdiğini düşünüyordu. Amerika’nın keşfi ve Galile’nin teleskopu da eklendiğinde, Çinlilerin buluşları sayesinde yeni bir evren anlayışı geliştirilmiş, Bacon bu gelişmeden çok etkilenmiş ve bilim dünyasının Kristof Kolomb’u olmaya karar vermişti.
Öte yandan filozofumuz, Çin’e, Çin halkına ve Çin teknolojilerine de büyük ilgi duyuyor ve bu ilgisini dönem İngiltere’sinin bu ülkeye yönelik öngörüleriyle birleştirmeye çalışıyordu. İngiliz gemilerinin Hong Kong ve Macao gibi Çin kıyılarına yanaşmasına, “Her Çinli bir parmak uzun giyerse, Manchester’daki dokuma fabrikalarına yüzyıllarca yetecek bir pazar bulunur!” denmesine biraz daha zaman vardı ama Bacon Çin hakkında çok şey biliyordu ve Çin hakkındaki açıklamaları, konuyla ilgili gelecek tasarımlarına uygun iddialardı. Dil felsefesi alanındaki çalışmalarıyla Çinceye belli bir merak besleyen Bacon’ın ünlü ütopyası “Yeni Atlantis”de de Çin’den bolca iz vardır.
Yabancılara soğuk ama dünyaya açık Çin
Ünlü filozofun ölümünden kısa süre önce kaleme aldığı ve tamamlayamadığı eseri “Yeni Atlantis”, 1627’de yayımlanır. Eserin ilk bölümü Peru’dan Çin ve Japonya’ya doğru yola çıkan Avrupalı denizcilerin okyanustaki maceralarını anlatır. Beş aylık sakin bir yolculuktan sonra fırtınaya yakalanıp rotalarını yitirirler ve yiyecekleri tükenmek üzereyken gözlerden ırak Bensalem adasına çıkarlar. Burada sonradan Hristiyanlığı benimsemiş, gelişmiş ama dış dünyaya kapalı bir halk yaşamaktadır ve tıkır tıkır işleyen bir düzen kurulmuştur. İnsanlar, nazik, sıcak yürekli, konuksever, erdemli ve şaşılacak derecede tedbirlidir: “Gerçek şu ki yürekleri sadakat ve insaniyet dolu Hristiyan bir halkın arasına düştük.”
Ütopyanın ikinci bölümünde, adadaki düzen anlatılır. “Salomon’un Evi” denilen bir bilim örgütü “Yeni Atlantis”teki toplumun en temel ve güçlü kurumudur.
Bacon’ın ütopyasını kurarken yabancılara biraz soğuk duran ama dış dünyaya sık sık açılan ve “bilgi edinen” Çin’den etkilendiği söylenebilir. Aslında Amerika’da nasıl bir düzen kurulması gerektiğini anlatan eserin en önemli boyutu, yaşam koşullarının iyileştirilmesinde bilime tanınan roldür. Nail Bezel, “Yeryüzü Cennetleri Kurmak-Ütopyalar” (Say Yay., 1984) adlı kitabında şöyle demektedir:
“Yeni Atlantis Bacon’ın yaşamı boyunca bilimsel yöntem, bilimin gelişmesi ve yaşama katkısı üstüne düşünüp yazdıklarının yazınsal nitelikli bir anlatımıdır, onun bilimden ve bilimin uygulanmasından beklediklerini dile getirir.”
Çinlilerin denize açılması
“Yeni Atlantis”i Çiğdem Dürüşken’in çevirisinden (Alfa Felsefe, 2014) okudum. 112 sayfalık kitapta Bacon bir denizciye “Hiç şüphe yok ki bu ülke Tanrı’nın aynası!” dedirtirken, adadaki bir yönetici de şöyle der: “Bizler yerleşik dünyanın büyük bir bölümünü çok iyi tanırken yabancılar tarafından hiç tanınmıyoruz.”
İleriki sayfalarda ise şu satırlar dikkat çekiyor:
“Kralımız yeniliklerden ve yabancı âdetlerin bizimkilere karışmasından endişe duyduğu için böyle bir uygulama getirmişti. Yabancıların ülkeye girişini yasaklayan buna benzer eski bir yasanın Çinlilerde de olduğu bilinir; hatta hâlâ yürürlüktedir (…) Öte yandan bizim dış ülkelere seyahatlerimize gelince, yasa koyucumuz bunu tümüyle yasaklamayı uygun gördü. Çin’de durum böyle değildir. Çünkü Çinliler istediklerinde ya da gidebilecek durumda olduklarında denize açılabilirler.”
Çin’in sahip olduğu koskoca gemilerden, Beijing’in bir adının da “Pagainus” olduğundan, Hangzhou’dan, Çinlilerin çömlek hamurlarından söz eden Bacon, ütopyasında Türklere, Hintlere, İspanyollara, Amerikalılara, Mısırlılara da yer veriyor birer ikişer sözcükle ama dediğim gibi, en geniş yer Çin ve Çinlilerin.
Bacon 17. yüzyılda böyle yazmış... Çin’in 21. yüzyıl ütopyalarında çok farklı bir yeri olduğu ise malum.
Tunca Arslan
YAZARIN DİĞER YAZILARI İÇİN TIKLAYIN