Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, TBMM'nin 28. Dönem 3. Yasama Yılı'nın, siyasi partilere, milletvekillerine ve Meclis çalışanlarına hayırlı olmasını diledi.
Bosna Hersek'te yaşanan selde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa dileyen Erdoğan, AFAD, Kızılay ve TİKA'nın harekete geçtiğini, yaraların sarılması için gerekenin yapıldığını ve yapılacağını belirtti.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun Bosna Hersek'e gittiğini hatırlatan Erdoğan, "Bosnalı kardeşlerimizi bugüne kadar olduğu gibi Allah'ın izniyle bundan sonra da yalnız bırakmayacağız. Merhum Aliya'nın son nefesini vermeden hemen önce hastane odasında elimizi tutarak bizlere bıraktığı emanete en güzel şekilde sahip çıkmayı sürdüreceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, hayatını kaybeden Saadet Partisi Kurucu Genel Başkanı Recai Kutan'ın, Türkiye'ye ve Türk milletine kıymetli hizmetler yaptığını, Milli Görüş Hareketi'nin çınarlarından olduğunu ifade etti.
Beyefendi kişiliği, mütevazi tavrı, alicenaplığı, çalışkanlığı ve davasına olan sarsılmaz bağlılığıyla Kutan'ın her zaman hayırla anılacağını söyleyen Erdoğan, Kutan'ı, özlemle ve şükranla yad edeceklerini dile getirdi.
- "6-8 Ekim olaylarında rolü olanlar hak ettikleri cezalara çarptırılmıştır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dün, 6-8 Ekim olaylarının 10'uncu yıl dönümüydü. Kobani bahanesiyle kışkırtılan bu menfur olaylarda 2 emniyet görevlimiz şehit oldu, 35 kişi hayatını kaybetti, 435'i sivil, 326'sı güvenlik görevlisi 761 insanımız da yaralandı. Bugün malum çevreler tarafından hala demokratik bir eylem gibi lanse edilen olaylar sonucunda çok sayıda ev, iş yeri, okul, Kur'an kursu, kütüphane, kültür merkezi, müze ve yurt binası zarar gördü. Bilhassa ihtiyaç sahiplerine kurban eti dağıtırken katledilen 16 yaşındaki Yasin Börü ve arkadaşlarına yapılan canilikleri, değil üzerinden 10 yıl, yüzyıl geçse bile unutmayız. Şunu da biliyoruz; ciğer paresini kaybetmiş bir annenin yürek yangınını ancak adaletin tecellisi söndürebilir. 6-8 Ekim olaylarında rolü olanlar bağımsız Türk mahkemeleri önünde, işledikleri suçların hesabını vermiş, hak ettikleri cezalara çarptırılmıştır."
Daha sonra Suriye'de yaşananların ve mahkeme sürecinin 6-8 Ekim olaylarının nasıl bir tertip olduğunu ortaya çıkardığını vurgulayan Erdoğan, "Fakat, o dönem emperyalistlerin bölgesel planlarına alet olanlar bu olaylarla yüzleşme cesaretini halen gösteremedi. Keza 6-8 Ekim olaylarına sırf oy uğruna şaşı bakan devrin CHP yönetimi de bundan dolayı henüz nedamet getirmedi. Lafa her başladıklarında 'Biz Türkiye partisiyiz' diyenlerin her fırsatta Türkiyelileştirme iddiasında bulunanların, ülkemizi uçurumun kenarına kadar getiren bu travmayla mutlaka hesaplaşması gerektiğine inanıyoruz." diye konuştu.
Erdoğan, demokratik siyasette şiddete ve teröre asla yer olmadığını herkesin anlaması gerektiğinin altını çizdi.
- "Cumhur İttifakı olarak ülkemizin meselelerini en geniş mutabakatla çözmeyi arzu ve temenni ediyoruz"
"Bir elinde silah tutarak siyaset yapılmaz" diyen Erdoğan, şiddetin hak arama yolu olarak görülmesiyle de siyaset yapılamayacağını belirterek, "Türkiye Yüzyılı'nda, şiddetle arasına mesafe koyan anlayışa elbette yer vardır ama sırtını dağa yaslayan terör siyasetine asla ve asla yer yoktur. Tekrar ediyorum; Kobani olaylarının hukuki açıdan hesabı sorulmuştur. 10 yılık gecikmeyle bile olsa, 6-8 Ekim olaylarına dair samimi bir muhasebenin yapılmasını da önemsiyoruz. Böyle bir tavrın sergilenmesinin siyasette inşa etmeye çalıştığımız yumuşama iklimine katkı sunacağı açıktır." şeklinde konuştu.
Erdoğan, yeni yasama yılında siyasette farklı bir üslup ve söylem görmeyi istediklerine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Bölgemizin de içinde bulunduğu atmosferi düşünerek, daha fazla konuşmaya, daha fazla uzlaşıya, diyalog zeminini daha fazla genişletmeye ihtiyacımız olduğu kanaatindeyiz. Milletin faydasına olacak hiçbir konuda diyalogdan kaçınmayız. Cumhur İttifakı olarak yeni dönemde ülkemizin meselelerini mümkün olan en geniş mutabakatla çözmeyi arzu ve temenni ediyoruz. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin gerek Meclis'in ilk günü, gerekse dün yaptığı açıklamaları takdirle karşılıyor, Türk demokrasisi ve 85 milyonun kardeşliği adına çok kıymetli buluyoruz. Cumhur İttifakı'nın uzattığı elin değerinin muhatapları tarafından da layıkıyla anlaşılmasını ümit ediyoruz. Beklentimiz, hiçbir ayrım yapmadan Meclis'teki tüm siyasi partilerin de bu anlayış içinde hareket etmeleridir."
Polisimizin şehit edilmesi ve vahşi cinayetler haklı tepkiye yol açmıştır. Kriminal tiplerin ellerini kollarını sallayarak gezmesi bizi de rahatsız ediyor. Emniyette ve adalette sıkıntı varsa neşteri vurup çözümü sağlayacağız. İnsanlarımızın sokakta evinde iş yerinde hiçbir endişe duymadan hayatını güvenle yaşamasını sağlamak için ne gerekiyorsa yapacağız.
Ceza infaz hükümleri değişiyor
Bazı önemli adımlar atmaya karar verdik. Suçu önlemeden suçla ve suçlularla mücadeleye, yargılamalardan infaz ve ıslah sistemimize, nerede boşluk varsa mutlaka hal yoluna koyacağız. Milletimizin güvenliği için ne gerekiyorsa yapacağız. Onlarca suç kaydı olanlar aramızda serbest dolaşamayacak ve tutuklu yargılanacaklar. Suçluların tutuklanması kolaylaştırılacak. 6 yıldan az ceza alanların cezaevine girmeden hayatını geçirmesi de infiale neden oluyor.
"Cezasızlık algısını yok etmek boynumuzun borcudur"
Belirli suçlarda infaz hükümlerinin, alınan cezanın yüzde 10'u cezaevinde geçirildikten sonra işlemeye başlaması sağlanacaktır. Mesela 5 suç kaydı olan birinin, diğer davalarının bitip sabıka kaydına işlenmesi beklenmeden tutuklu yargılanmasının önü açılacak. Tutukluluk süresi, kişinin işlediği suçlar ve alacağı cezalarla orantılı belirlenecek. Bu husus toplum vicdanını yaralayan belirli suçlar için geçerli olacak. Suç işlemeye teşebbüs edecek kişiler her halükarda cezaevine gireceği bilinci ile daha dikkatli olacak. Toplumun kaygılarını gidermek boynumuzun borcudur. Cezasızlık algısını yok etmek boynumuzun borcudur.
İstanbul Sözleşmesi
Kadın hakları konusunda bize ders verecek hiçbir muhalefet partisi yoktur. Kadının statüsünün güçlendirilmesinde elimize su dökecek kimse de yoktur. Sosyal ve ekonomik hayata katılan tüm kadınlarımız bizim çabalarımızın şahididir. Sayın Özel bir taraftan kadına şiddetin engellenmesinden bahsederken diğer taraftan da alkol ve içki tüketimini teşvik edecek vaatlerde bulunuyor. Ne demişler bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Kadın hakları konusunda bize ders verecek hiçbir muhalefet partisi yoktur. Kadının statüsünün güçlendirilmesinde elimize su dökecek kimse de yoktur. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmemizin kadın hakları ve kadınlara yönelik şiddetle mücadeleye en ufak bir menfi etkisi olmamıştır. Türkiye'de kadına yönelik şiddetin çelikten kalkanı, içerisinde sıkıntılı ifadeler bulunan söz konusu sözleşme değil, 6284 sayılı kanundur. Bu konuda yürütülen propagandanın en küçük bir temeli, en küçük bir dayanağı ve haklılık tarafı yoktur."