Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Zirvesi, 15-16 Kasım'da Peru'nu başkenti Lima'da düzenlendi. Zirve, liderlerin "çok taraflı ticaret ve işbirliğine bağlılık" vurgusuyla sona erdi.
Zirve sonunda yayınlanan Machu Picchu Bildirisi, küresel ekonomideki hızlı ve benzersiz değişimlerin APEC ekonomileri için hem fırsatlar hem de riskler barındırdığını belirtti.
G20 Liderler Zirvesi ise, Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde, 18-19 Kasım'da, "Adil bir dünya ve sürdürülebilir bir gezegen inşa etmek" temasıyla yapılacak.
G20 üyesi 19 ülke ile Avrupa Birliği'nin liderleri zirvenin ilk gününde, Küresel Yönetişim Kurumları'nın Reformu Oturumu'na katılacak. Zirvenin ikinci gününde ise Sürdürülebilir Kalkınma ve Enerji Geçişi Oturumu gerçekleştirilecek. Kapanış oturumunun ardından Brezilya, dönem başkanlığını Güney Afrika'ya devredecek.
Peki Latin Amerika'nın ev sahipliği yaptığı bu toplantılar dünya için ne anlama geliyor? İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Hazar Vural, CGTN Türk’e değerlendirdi.
"Riskleri beraberinde barındırıyor"
Dr. Jane, APEC ve G20'nin Latin Amerika'nın ev sahipliğinde gerçekleşmesini şöyle değerlendirdi:
"Küresel Güney'de gerçekleşen bu toplantı şüphesiz ki katılımcıları çerçevesinde bakıldığında dünyanın en gelişmiş ve gelişmekte olan yükselen ekonomilerine işaret ettiği için, üstelik bu kadar jeopolitik risklerin, ticaretle ve ekonomiyle ilintili risklerin de olduğu bir zamanda gerçekleşmesi açısından çok önemli.
Şimdi bir taraftan konuşulan konuların önemi ve etkisi var, bir taraftan da protestoların devam ettiğini görüyoruz. Özellikle aktivistlerin konuya yönelik protestolarının devam ettiğini ve dünyada açlığa karşı dikkat çektiklerini görüyoruz. Büyük bir ekonomik potansiyel var fakat hem riskleri beraberinde barındırıyor hem de mevcut durumda liderler bazında bir arada olmasının önemini ortaya koyuyor."
"Alternatif rotaların ortaya çıktığını görüyoruz"
“Yeni ticaret rotalarının şekillendiğini görüyoruz” diyen Jane, yapılan toplantıların önemini anlattı:
"Dinamik ekonomiler küresel kalkınma ile ilgili olarak tabii önemli. Fakat bir taraftan da şu anda dediğimiz gibi savaşların etkisini düşünürsek ve jeopolitik risklerle birlikte bunu değerlendirirsek, özellikle dünyanın şu anda içinde bulunduğu durumda bir takım yeni ticaret rotalarının planlarının riskler dahilinde değerlendirildiği ve alternatif rotaların ortaya çıktığını görüyoruz. Şimdi bu yeni ticaret savaşları ve karşılaşmaların da bütün bu savaş riskleriyle birlikte değerlendirildiğinde aslında önemli ve liderler bazında yapıldığı için de öncelikli olduğunu görüyoruz. Fakat yapısı itibarıyla bir yaptırım olmadığı için söz konusu örgütlerin, zorlayıcı bir mekanizma olmadıkları için de aslında bu olumsuz bir özelliğini yansıtıyor. Dolayısıyla bu da bir handikap olarak ortaya çıkıyor. Bağlayıcılık olmadığı için de evet, bir karar alınacak ve sonunda bir bildiri imzalanacak fakat somutta nasıl yankı bulacak? Ama bir taraftan da iş birliğine ve çok taraflı iş birliğine bağlılık vurgusu var. Bu da küresel ticaret açısından önemli bir noktaya işaret ediyor."
"Yaptırım gücü yani bağlayıcılığı yok"
Jane, G20 ve APEC'in çok büyük bir bağlayıcılığı ve yaptırım gücü olmadığını dile getirdi:
"Çok büyük bir yaptırım yahut büyük bir somut şeye evrilme ihtimali yok çünkü dediğimiz gibi yaptırım gücü yok yani bağlayıcılığı yok. Fakat nihayetinde temsil edilen nüfus büyüklüğüne baktığımızda, ekonomik hacme baktığımızda, bölgelere baktığımızda dünyanın çok önemli bir bölümünün şu anda toplantıda olduğunu görüyoruz. Bir de sadece bunu ekonomik ya da ticari olarak okumamak gerekiyor. Çünkü anladığımız kadarıyla gündemde özellikle devam eden savaşlar var. Yapay zeka gibi şu anda her konuda öne çıkan bir kavramın da oradaki toplantıda öne çıktığını görüyoruz. Dolayısıyla ekonomi ve ticaret öncelikli yapısı sebebiyle ya da oluştukları dönem itibarıyla bakarsak, 1990’lar sonrası dönemin yani küresel ekonominin ve küreselleşme dalgasının küresel ekonomik iş birliğinin öne çıktığı bir zamana işaret ediyor. Fakat hâlihazırda somuta yansıması bir soru işareti."
"ABD'den farklı yükselen bir Çin'i görüyoruz"
"Pekin ve Washington bir farklılık simgeliyor" diyen Dr. Jane, Türkiye ve Çin’in G20'de ortaklaşa gündeme taşıyacağı konuları ele aldı:
"Türkiye bu noktada çok uzun yıllardır pozisyonunu “Dünya beşten büyüktür” şeklinde söylüyor ve imtiyazlı bu 5 devletin hâlihazırda imtiyazlarını korumayı asla bırakmayı istemeyeceklerini de düşünürsek bu sistemin bir revize edilmeye, reforma ihtiyacı olduğunu belirtiyor. Şimdi baktığınız zaman tabii ki Çin, farklı bir dünya görüşüyle, farklı uluslararası örgütler düzeyinde de bu şekilde, farklı bir dünya tahayyülüyle ortaya çıkıyor. ABD’den farklı yükselen bir Çin’i görüyoruz. Bunu uluslararası örgütler seviyesinde de Çin’in konuya yaklaşımından anlayabiliyoruz. Çin, çok taraflılığı ve çok merkezliliği önceliyor. Burada Washington’dan farklılaşıyor. Fakat Çin de nihayetinde o imtiyazlı 5 üyeden bir tanesi. Şimdi bu imtiyazını kaybetmeden ama Küresel Güney’in ve özellikle BM’de temsili düşük olan, temsili çok yüksek olmayan grupların da söz hakkını önceleyen bir yaklaşımı olabiliyor Çin’in. Bunu nerede görüyoruz? BRICS’te görüyoruz, Şangay’da görüyoruz. Çin’in farklı uluslararası örgütlerdeki duruşunda görüyoruz. Dolayısıyla bu noktada Pekin-Washington bir farklılık simgeliyor. Bu da aslında Ankara-Pekin’i birbirine yaklaştıran bir gerçeklik olarak ortaya çıkıyor. Bunu BRICS’te yine bu sene tekrar etmiştik."
Röportajın tamamı için aşağıdaki linke tıklayınız: