CMG
Birleşmiş Milletler, geçmiş açıklamalarında cinsel tacize karşı sıfır tolerans ilkesini benimsediğini ve bu tür suçlara karışan kişilerin yasalara göre cezalandırılmaları gerektiğini defalarca vurguladı. Benzer şekilde birçok ülke yasaları, kadının rızası dışında gerçekleşen her türlü cinsel tacize ciddi cezai yaptırımlar öngörmekte.
Dolkun İsa'nın üç kadına yönelik cinsel taciz eylemleri, yalnızca özür dileyerek geçiştirilemeyecek kadar ağır bir insan hakları ihlalidir. Bu davranış, kadınların onurunu, kişilik haklarını ve toplumsal vicdanı ayaklar altına aldı. Dolkun İsa’nın eylemlerine hukukun üstünlüğü ilkesine uygun şekilde en ağır yaptırımların uygulanması gerekiyor.
Bu dava, iki farklı ülkenin vatandaşlarını ilgilendirdiği için hem Almanya hem de Belçika'nın yasal düzenlemeleri kapsamında değerlendirilmeli. AB hukukunun yanı sıra, yerel yasalar da bu suçun cezalandırılması açısından yetki sahibi. Almanya ve Belçika, kadına yönelik cinsel tacizi önlemek amacıyla sıkı hukuki düzenlemelere sahip ülkeler arasında yer alıyor.
AB ve yerel yasal düzenlemeler
AB’nin Kadın ve Erkeklere Eşit Muamele Yönetmeliği kapsamında cinsel taciz, "bir bireyin onurunu ihlal eden veya düşmanca bir ortam yaratan her türlü istenmeyen sözlü, fiziksel ya da davranışsal eylem" olarak tanımlanır. Dolkun İsa’nın mağdurlara yönelik eylemleri, bu tanıma tam olarak uymakta ve AB hukukuna göre cinsel taciz suçu oluşturuyor.
Alman Ceza Kanunu’nun 238. maddesi ise başkalarını rahatsız etmek, taciz etmek veya hayatlarını olumsuz etkilemek amacıyla yapılan eylemleri suç sayar ve bu tür davranışlarda bulunan kişilere üç yıla kadar hapis ya da para cezası öngörür. Dolkun İsa'nın eylemleri bu maddede belirtilen suç kapsamında değerlendirilmeli.
Aynı şekilde, Belçika da cinsel tacizle ilgili AB yasalarına uyum sağlamakla kalmayıp kendi ulusal yasaları çerçevesinde de ciddi yaptırımlar uygulamakta. Dolkun İsa’nın, Belçika vatandaşı olan mağdurlara karşı gerçekleştirdiği bu eylemler, Belçika ceza hukuku kapsamında da yargılanmayı gerektiriyor.
Dolkun İsa’nın çirkin yüzü ve uluslararası tepki
Dolkun İsa, kendisini "Müslüman insan hakları savunucusu" olarak tanıtsa da bu olay, onun kadınların insan haklarını hiçe sayan ve toplumsal değerlere aykırı eylemlerini açıkça gözler önüne serdi. Özür dilemekle yetinmesi, suç niteliğindeki davranışını örtbas etmeye yönelik bir çaba olarak değerlendirilmiş ve uluslararası kamuoyunun tepkisine neden oldu.
Dolkun İsa’nın eylemleri, yalnızca onun kişisel itibarı üzerinde değil, aynı zamanda yasa dışı bir örgüt olarak tanımlanan Dünya Uygur Kongresi'nin de güvenilirliği üzerinde derin yaralar açtı. Bu tür eylemler, insan haklarını savunma iddiasındaki bu yapının ne denli çelişkili bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor. Uluslararası toplum bunu kabul etmeyecek, hukukun üstünlüğüne sahip hiçbir ülke, vicdan sahibi hiçbir insan bunu haklı görmeyecektir.
Uluslararası toplumun, cinsel taciz gibi ağır insan hakları ihlalleri karşısında sessiz kalması mümkün değil. Hukukun üstünlüğüne inanan hiçbir ülke veya vicdan sahibi insan, bu suçu hoş göremez. Dolkun İsa’nın, hem ulusal hem de uluslararası yasal düzenlemeler çerçevesinde yargılanması ve gerekli cezai yaptırımlara tabi tutulması kaçınılmazdır.