Dervişoğlu, İYİ Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 7 Aralık'ta "emekliler kurultayı" düzenleyeceklerini belirterek, tüm bileşenlerinin katkılarıyla emeklilerin sorunlarını ele alacaklarını söyledi.
Özellikle kadına ve çocuğa yönelik şiddeti, Türkiye için hayati konuların başında gördüklerini aktaran Dervişoğlu, bu yaranın derinleşerek başka yaralarla birleştiğini, toplumsal yapıyı çürüttüğünü dile getirdi.
Dervişoğlu, kadının konumunun korunması ve yükseltilmesinin mücadelesini vermeye devam edeceklerini belirtti.
"Şiddet, istismar ve suç" sarmalının kadınlara ve çocuklara yönelmesinin bir zihniyetin sonucu olduğunu söyleyen Dervişoğlu, "Yenidoğan çetesinin kanlı ellerinden sızanlar da bu habis zihniyetin zehirli meyveleridir. Bu çetenin eli kanlı bebek katili başı, mahkemedeki ifadesinde 'Hastanelerde hasta kavgası var' demiştir. Ne demektir bu? Hak ve ihtiyaç sahipliğinin değil, para ve torpili olanın tedavisine ulaşabildiği sistem kurmuşlar demektir. Hasta, hastane ilişkisi değil, hastane, müşteri ilişkisi kurulmuş demektir. Bebekler de bu müşteri ilişkisine kurban edilmişlerdir demektir." diye konuştu.
Kreşlerle ilgili tartışmalara değinen Dervişoğlu, "Kim yararlanıyor bu kreşlerden kardeşim? Kim yararlanıyor da rahatsız oluyorsun? Gece gündüz çalışmak zorunda kalan vatandaş yararlanıyor. Özellikle de çalışan anneler yararlanıyor bu kreşlerden. Bu kadınlar, alın teriyle evlerine üç kuruş getirirken, yakalarında parti rozetleri mi var? Siz kimi cezalandırıyorsunuz? Siz kimin hizmet alma hakkını, kimden kaçırıyorsunuz? Siz kendinizi ne zannediyorsunuz?" sorularını yöneltti.
"Onlar ihraç edilecek değil, sahiplenilecek değerlerimiz"
Dervişoğlu, Kara Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni'nde bazı teğmenlerin ve bazı personelin Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmesiyle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"15 Temmuz'dan ders alamayan, FETÖ'nün yöntem ve araçlarını taklit etmek konusunda mahirleşen iktidarın, genç subaylardan intikam almaya yönelmesinin bir hukuki yönü olmadığını biliyoruz. Gencecik teğmenler üzerinden toplumsal infial yaratacak bir hesaplaşmaya girişmenin kime ne faydası var? Buradan uyarıyorum; bu yarayı daha fazla kanatmayın. Gencecik fidanların da geleceklerini karartmayın. Onlar bizim evlatlarımız, ihraç edilecek değil, sahiplenilecek değerlerimizdir. Bu konuda herkesi vicdanlarının sesine kulak vermeye ve bu genç teğmenleri kendi evlatlarının yerine koymaya ve şefkatle kucaklamak üzere doğru bir biçimde davranmaya davet ediyorum."
Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) oluşturulan kurumsal ve kültürel erozyondan nasibini aldığını savunan Dervişoğlu, Cumhurbaşkanı, Milli Güvenlik Kurulu, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi ve TBMM'yi gereken konularda bilgilendirmesi söz konusu olan MİT'in, iktidar partisinin yöneticilerine düzenli brifing verdiğini söyledi.
"Bu yanlışa dikkat çekmesi gereken ana muhalefet yöneticileri ise bu akıldışılığı meşrulaştıracak davranış bozuklukları içinde hareket etmektedir" ifadesini kullanan Dervişoğlu, "Muhalefete söylüyorum ve uyarıyorum. Türk devletinin İstihbarat Başkanı, 20 yaşındaki genç bir meclis muhabiri gibi o siyasetçi, bu siyasetçi gezip haber taşımaz. Milli İstihbarat Teşkilatı, muhaberat devletinin bir aparatı değildir. O kurumun ambleminde ay yıldız vardır, Türk vatanı vardır ve Mustafa Kemal Atatürk vardır." dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin açıklamaları
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, partisinin dünkü TBMM Grup Toplantısındaki açıklamalarını da değerlendiren Dervişoğlu, şunları kaydetti:
"Terörist başının Meclis kürsüsüne gelip konuşmasını istemekle başlayan tartışmalar, şimdi bir başka yöne evrilmiş, DEM yöneticilerinin İmralı'ya gidip, bebek katiliyle görüşmelerinin önü açılmak istenmiştir. Bu öneri iktidar ortağı tarafından yapılınca da DEM eş başkanları durumdan vazife çıkararak, Adalet Bakanlığına müracaat ederek, bu ziyaretin temini için talepte bulunmuşlardır. Adalet Bakanlığı tarafından, İmralı canisiyle ilgili avukatları da kapsayan 6 aylık bir görüş yasağı getirilmişti. Böyle bir yasağın olduğunu bile bile konuyu gündeme getirmenin taşıdığı maksada elbette bizim söyleyeceklerimiz vardır ama asıl merak ettiğimiz Recep Tayyip Erdoğan'ın suskunluğunu ne zaman bozacağıdır.
Abdullah Öcalan isimli cani başının Meclis kürsüsünden terör örgütüne seslenmesine, DEM yöneticilerinin İmralı'ya gidip çözüm adına kendisiyle görüşmelerine, Sayın Cumhurbaşkanı hangi pencereden bakıyor, konuyla ilgili hangi değerlendirmelerde bulunuyor bunu öğrenmek istiyoruz. Sayın Devlet Bahçeli sözünün sonuna kadar arkasındaymış. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Devlet Bahçeli'nin sözlerinin arkasında mıdır, değil midir bu millet bunu merak ediyor. Kamuoyunun merakını mucip bu konularda açıklama yapılmasını bekliyor, milletin yüreğine su serpmesini de temenni ediyorum."