Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de 11 Kasım’da başlayan COP29 Zirvesi, müzakerelerin uzamasıyla birlikte 24 Kasım’da sona erdi.
Zirvede, iklim değişikliğiyle mücadele için finansman konusunda anlaşmaya varıldığı ve gelişmiş ülkelerin yıllık 300 milyar dolar sağlayacağı açıklandı. Ayrıca, söz konusu miktarın 2035’e kadar 1,3 trilyon dolara çıkarılmasının hedeflendiği de kaydedildi. Ancak taahhüt edilen bu rakamlar, gelişmekte olan ülkelerin tepkisine neden oldu.
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, COP29 zirvesinde alınan kararları CGTN Türk'e değerlendirdi.
"Esasında bir anlaşmaya varılamadı"
Prof. Dr. Levent Kurnaz, zirvede alınan finansman kararının beklenen tabloyu yansıttığını söyledi:
"Bir sene geri gidip Dubai'deki 28. zirvenin sonundan bugünü tahmin etmeye çalışsaydık, aşağı yukarı tahminimiz şöyle olurdu: Gelişmiş ülkeler para vermek istemeyecek, gelişmekte olan ülkeler daha fazla para isteyecek. Sonunda iş son dakikaya kadar gelecek ve gelişmiş ülkeler tekliflerini biraz artıracak; gelişmekte olan ülkeler de bu teklifi kabul edecek. Onun dışında da ciddi bir şey olmayacak. Yani kısacası tanımı buydu ve aynen dediğimiz gibi oldu. Finansman miktarı hiç kimsenin işkembeden attığı bir finansman miktarı değil. Birleşmiş Milletler bir grup, çoğu Batılı bilim insanını topladı ve dedi ki: "Gelişmekte olan ülkelerin ne kadar finansmana ihtiyacı vardır?" Bu Batılı finansman uzmanları, en az 1,3 trilyon dolara ihtiyaç olduğunu söylediler. Gelişmiş ülkeler ise dediler ki: "Ama o zaman Körfez ülkeleriyle Çin gibi maddi kaynakları olan ülkelerin de destek koyması gerekiyor." Gelişmekte olan ülkeler grubu ise: "Hayır, siz bu işi yapmalısınız," dediler. Bu, çözülebilecek bir problem değil. Bir taraf "300 milyarın üstüne çıkmayız" diyor; diğer taraf "En az 1,3 trilyon" diyor. Bu sayılar birbirine yakın bile değil. Dolayısıyla esasında bir anlaşmaya varılamadı."
"Varılan anlaşmada karbon salımlarını azaltmak ana hedef değil"
Varılan anlaşmada karbon salımlarını azaltmak ana hedef değil diyen Levent Kurnaz, finansman konusunun yanında öne çıkan diğer başlıkları şöyle özetledi:
"Geçtiğimiz 28. zirvede, bütün ülkeler biraz da Birleşik Arap Emirlikleri'nin zorlamasıyla "Fosil yakıt kullanımından uzaklaşacağız" dediler. Ancak bunun ne olduğu, nasıl olacağı detaylarını 29. zirvede konuşacaklarını söylediler. 29. zirveye geldik, bu konu masaya yatırıldı ve hiçbir karar çıkmadı. Hatta yazılan çizilen şeyler içerisinde "fosil yakıt" kelimesi bile geçmiyor. Bunun nedeni Suudi Arabistan'ın engellemesi. Yani bir sene önce alınan kararın bile gerisine gidildi şu anda o konuda. Bir de Paris Anlaşması’ndan arta kalan bir husus vardı: ülkeler arası karbon satın alma ve satma işlemlerinin ticareti nasıl yürüyecek? Bununla ilgili kurallar ortaya konuldu ama bu da çok yetersiz oldu. Ciddi kurumlar da yeterli olmadığı görüşünde. Daha önce Kyoto Sözleşmesi'nde denemişti gelişmiş ülkeler, ancak neredeyse hiç sayılmaması gereken şeyler karbon kredisi olarak sayılmıştı. Aynı şeyin tekrar etmesinden korkuluyor. Çünkü bu ticaret iyi, güzel ama ticaretin sonunda elde edilen sonucun karbon salımlarını azaltmak olması gerekiyor. Eğer karbon salımlarını aynı noktada tutuyorsak, o zaman ticaretin bir anlamı yok. Hedefin karbon salımlarını azaltmak olması lazım. Yalnız, varılan anlaşmada karbon salımlarını azaltmak ana hedef değil."
"Türkiye’yi ciddi anlamda ilgilendiren bir karar çıkmadı"
Zirvede alınan kararların Türkiye’ye yansımasını da değerlendiren Kurnaz, Türkiye’nin bu durumdan etkilenmeyeceğini ifade etti:
"Şu anda konuştuğumuz konuların esasında Türkiye’ye hiçbir yansıması yok. Çünkü o 300 milyar doları verecek ülkeler arasında Türkiye yok; 300 milyar doları alabilecek ülkeler arasında da Türkiye yok. Dolayısıyla finans konusu bizi ilgilendirmiyor. Ayrıca Türkiye, fosil yakıtlardan çıkışı belirlemiş ve bir tarih göstermiş bir ülke değil. En son net sıfır 2053 hedefinde de fosil yakıtlardan ne zaman çıkılacağına dair bir bilgi yok. Dolayısıyla bu konu da bizi ilgilendirmiyor. Karbon ticaretine gelince, Türkiye’nin bu konuda önce kendi piyasasını kurması gerekiyor. Bunun için de bir karbon tavanı belirlemesi gerekiyor. Ancak bunların ikisi de henüz ortada yok. Bu yüzden o madde de Türkiye’yi çok fazla ilgilendirmiyor. Dolayısıyla Türkiye’yi ciddi anlamda ilgilendiren bir karar çıkmadı bu zirveden."
Röportajı izlemek için aşağıdaki linke tıklayınız