Çin

Çin’in İsrail- Gazze çatışmalarındaki tutumu üzerine

Ekim ayı başında, Hamas’ın İsrail topraklarına yaptığı saldırıların ardından, İsrail’in Gazze’ye, bir kenti ve insanlarını yok etmek istercesine verdiği karşılık son günlerde insani ara olarak tanımlanan bir ateşkesle devam etse de, bu meselenin dünyanın politik geleceğini şekillendiren bir milat olacağı kesindir.

Orta Doğu'da uzun yıllardır devam eden çatışma aslında, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin (KYG) beş temel amacından biri olan “ülkeler arasında politika koordinasyonunu sağlamak” ilkesinin test edilmesi açısından önemli bir sınav olabilir.  Politika koordinasyonu, ülkeler arasında karşılıklı siyasi güven oluşturmak, stratejik iş birliğini teşvik etmek, kurumsal entegrasyonu tamamlamak ve ekonomik kazan-kazan durumlarına ulaşmak için gerekli düzenlemeleri yapmayı tanımlamaktadır. Bu ilkede, politikaları belirleyecek ve yürütecek olan hükümetler temel role sahip olsalar da koordinasyonun ilerlemesini ilerleten ve etkilerini test eden birimler, katılımcı ülkelerin yatırım ve finansman kuruluşlarının yanı sıra, geniş halk kitleleri ve diğer ekonomik birimlerdir. Bu anlamda, bölgedeki çatışmanın insani açıdan içler acısı hali, ülkelerin ekonomik çıkarları yanında bu ilkenin başarılı olmasını sağlayacak en önemli etkenlerden biridir.

ÇİN’İN POZİSYONUNU ANLAMAK

Çin’in bu çatışmada alacağı pozisyonu anlamak için bölgedeki ekonomik, politik ve kültürel varlığına bakmak elzemdir. Çin’in KYG kapsamında son yıllarda bölgede artan ekonomik faaliyetleri dikkat çekicidir. Trading Economics verilerine göre; 2022 yılında Çin’den İsrail’e yapılan ihracat tutarı 16.48 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu haliyle Çin, İsrail’in en büyük 3. Ticari partneri haline gelmiştir.  China Global Investment Tracker verilerine göre; 2014-2023 yılları arasında Çin’in İsrail’deki yatırımlarının tutarı 10.35 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu yatırımların çoğu, İsrailli teknoloji şirketlerine yapılırken liman yatırımları da toplam yatırımlar içerisinde önemli yer tutmaktadır. ABD Beyaz Saray dış ilişkiler komisyonunun raporuna göre; Çin petrol ithalatının yarısını başta Suudi Arabistan ve İran olmak üzere Orta Doğu ülkelerinden karşılamaktadır. 2021 yılında KYG yatırımlarının yaklaşık %29’u bu bölgeye yapılmıştır.

2005 yılından itibaren, Orta Doğu’daki yatırımları gittikçe artarken, KYG ile yatırım tutarının çok hızlandığı gözlenmektedir. 2005-2022 yılları arasında, bölgede yapılan yatırımların tutarı 273 milyar dolardır. Bu tutarın yarısı neredeyse enerji sektörüne yapılırken, kalan büyük kısım ise liman ve yol gibi altyapı yatırımlarına harcanmıştır. Çin’in Orta Doğu’daki ticareti, 2019'dan bu yana 79 milyar dolar artarak, 2021'de 259 milyar dolara ulaşırken, ABD'nin bölgedeki ticareti 38 milyar dolar azalarak 82 milyar dolara gerilemiştir.

ÇİN EKONOMİK KALKINMAYI TEŞVİK ETME KONUSUNDA KARARLILIĞINI SÜRDÜRÜYOR

Çin'in Orta Doğu'ya katılımı, geleneksel enerji kaynaklarını güvence altına almanın ötesine geçerek ekonomik, politik ve kültürel hususları kapsayacak şekilde bölgedeki ilişkileri yeniden şekillendirmeye başlamıştır. “Ülkelerin iç işlerine karışmama” yaklaşımı, birçok Orta Doğu ülkesi için Çin ile ilişkilerini geliştirmenin temel nedenlerinden birini de oluşturmaktadır. Çin’in son yirmi yılda, bölge ülkeleri ile imzaladığı stratejik anlaşmalar ve düzenlediği zirveler, bölgede yalnızca ekonomik olarak değil politik ve stratejik açıdan da ilişkileri derinleştirmeye yöneliktir. Çin’in beş MENAT ülkesi (Cezayir, Mısır, İran, Suudi Arabistan ve BAE) ile kapsamlı stratejik ortaklığı ve yedi ülkeyle (Irak, Ürdün, Kuveyt, Fas, Umman, Katar ve Türkiye) stratejik ortaklığı bulunmaktadır. 2010'daki, Çin-Körfez İş birliği Konseyi (GCC) Stratejik Diyaloğu ve daha da önce 2004'teki Çin-Arap Devletleri İş birliği Forumu (CASCF) gibi organizasyonlarla, Çin bölgedeki ülke ve örgütlerle ilişkilerini geliştirme yönündeki çabalarını sürdürmüştür.  2022'de ilk Çin-Arap Devletleri Zirvesi'ni ve ilk Çin-Körfez İş birliği Konseyi Zirvesi'ni düzenleyerek, bölgedeki stratejik ortaklıkları geliştirme ve enerji tedarikini korumaya alma düşüncesinin ötesinde ekonomik kalkınmayı teşvik etme konusundaki kararlılığını ortaya koymaktadır.

Kuşak ve Yol Girişimi ile Çin’in kültürel alanda da yatırımları da dikkat çekmektedir. Bölgede, 20’in üzerinde Konfüçyüs enstitüsü faaliyet göstermektedir. CGTN, Xinhua gibi medya kurumlarının Arapça ve Türkçe dillerdeki yayınları göze çarpan önemli faaliyetlerdir.

ÇİN’İN ÇÖZÜMÜ “İKİ DEVLET”

Bu bilgilerin ışığında, Çin’in İsrail Filistin meselesi genelinde bu çatışmalara karşı tutumu nedir? Çin, son 10 yılda Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında İsrail'e özellikle teknoloji şirketlerine yaptığı yatırımlara rağmen, İsrail-Filistin savaşında, Filistin tarafına yakın kalmayı sürdürüyor. Çin'in bu tutumunun iki önemli nedeni var. Bu nedenlerden birincisi yukarıda bahsettiğimiz üzere özellikle KYG ile başka bir boyuta taşınan ekonomik, politik ve kültürel yatırımlardır.

Diğer neden İsrail'in bölgedeki tartışmalı varlığı ve Batı dünyası (özellikle ABD) ile olan ilişkisidir.  Her ne kadar Çin’in İsrail'e yaptığı yatırımlar çok önemli olsa da dünya kamuoyunda İsrail'in kapitalist ve emperyalist ABD'nin, Orta Doğu'daki önemli bir müttefiki olduğu gerçeği Çin’in mevcut çatışma da alacağı pozisyonu yakından etkilemektedir. Bu bakış açısıyla, Çin'in İsrail ile aynı çerçevede olması düşünülemez. Çin, kavramsal olarak mazlum milletlerin yanındadır. Çin'in savaşın başından bu yana Hamas'ın saldırılarını "terörizm" olarak nitelendirmemiştir ve İsrail-Filistin sorununda iki devletli çözümü savunmaktadır. Çatışmaların başlamasının hemen ardından, Çin’in Birleşmiş Milletler de acil olarak çatışmaların durdurulmasına ve sivillere yönelik saldırıların son bulmasına yönelik çabaları ile dünya kamuoyuna, ABD’nin İsrail’e bu çatışmalarda silah desteği verirke,n Çin’in konunun çözümünde diyaloğu önerdiğini vurgulaması, Çin’in bu konuya bakışını özetlemektedir. Filistin’i uluslararası alanda ilk tanıyan ülke olan Çin, haziran ayında Mahmut Abbas’ın Beijing’i ziyaretinde de sorunun çözümünde ara bulucu olma yönündeki teklifini yinelemiş ve Filistin’e olan desteğini göstermişti. Son olarak, BRICS zirvesinde İsrail’e yönelik olarak yapılan uyarı niteliğindeki bildirgeyle de ,Çin bu çatışmada Filistin’e yönelik desteğini küresel güney ülkelerinin de desteğiyle daha güçlü bir şekilde ifade etmiştir.

Analizin yazarı, Doçent Doktor Mehmet Ali Koçakoğlu Harran Üniversitesi Şanlıurfa Sosyal Bilimler MYO öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. “Kuşak ve Yol Girişimi Kapsamında Çin’i Anlamak” ve “Küreselleşme Bağlamında Kuşak ve Yol Girişimi: Çin Eksenli Bir Analiz” başlıklı kitapları vardır.

ü