Çin’in arabuluculuğunda sağlanan İran ve Suudi Arabistan arasındaki normalleşmenin üzerinden bir yıl geçti. 10 Mart 2023’te sağlanan normalleşme uyarınca İran ve Suudi Arabistan karşılıklı olarak büyükelçiliklerini yeniden açma kararı alırken, aynı zamanda bölgesel güvenlin anlaşmalarına geri dönme ve ticareti devam ettirme kararı aldılar.
Riyad ve Tahran yönetimleri arasında sağlanan görüşmenin etkisi ikili ilişkileri aşarak Yemen’den Suriye’ye kadar geniş bir coğrafyayı kapsarken en çarpıcı sonuç Filistin başlığında ortaya çıktı. Normalleşmenin sağlanması ile birlikte Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi Filistin konusunu ele almak üzere 4 saati aşan bir telefon görüşmesi yaptılar. Telefon görüşmesinin neticesinde Filistin konusunda İslam dünyasının tek vücut olması gerektiğini söyleyen liderler daha sonra Riyad’da düzenlenen Filistin konulu Arap-İslam Dünyası Zirvesi’nin oturumlarında bir araya geldi. Bu sayede en azından İslam dünyası içinde söylemde birlik tesis edilmiş oldu.
Son dönemin en çarpıcı diplomatik başarısına imza atan Çin ise ihtilaf halindeki ülkelerin güvenebilecekleri sorumlu bir arabulucu olarak 10 Mart 2023’te pozisyonu pekiştirdi. Geçen yıl CGTN Türk için röportaj yaptığımız Çin Arap Ülkeleri Araştırma Enstitüsü Başkanı Li Shaoxian Çin’in bölgeye dair olumsuz bir imajının olmadığını deyim yerindeyse “bagajının boş” olduğunu belirterek “Her şeyden önce tarafların barışı talep etmesi gerekiyordu. Biz bu talebin kolaylaştırıcısı olduk” yanıtını vermişti. Çinli uzman bu bağlamda ABD’nin Afganistan’dan ayrılmasının ardından bölge ülkelerinin sorunun çözümü ve kendi öz kaynaklarına yaslanan bir kalkınma modelini tercih ettiklerini dolayısıyla yeni bir güvenlik ortamı talep ettiklerini anımsatmıştı.
BRICS ve ŞİÖ etkisi denklem değiştirebilir
Çin’in Suudi Arabistan ve İran arasındaki barışı tesis etmesi aynı zamanda Beijing yönetimin Küresel Güvenlik İnisiyatifi’nin de ilk somut başarısı olarak kayıtlara geçti. Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in duyurduğu bu yeni güvenlik mimarisinin merkezinde Soğuk Savaş mantığının, bloklaşmaların reddedilmesi ve güvenliğin bir bütün olarak ele alınması yer alıyor. Bir başka ifade ile Çin’e göre ülkeler kendi güvenliklerini sağlamak adına karşı tarafın meşru çıkarlarını görmezden gelemezler.
Çin’in ev sahipliğinde atılan imzaların Suudi Arabistan ve İran arasında ilerleyen dönemlerde BRICS çatısı altında ortaklığına dönüşmesi de sürpriz olmayacaktır. Zira bu yıl itibariyle İran ve Suudi Arabistan’ın yanı sıra Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi bölgenin önde gelen ülkeleri de küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYİH) yüzde 20’sinden, dünya nüfusunun ise yüzde 40’ından fazlasını temsil eden BRICS’in tam üyesi oldular. Bununla birlikte İran’ın tam üye olduğu Shanghai İş Birliği Örgütü’ne (ŞİÖ) Suudi Arabistan’ın da gözlemci üye olarak yer alması bölgede yeni bir güvenlik mimarisini beraberinde getirebilir. Bahsi geçen her iki örgütün merkezinde Çin’in yer alması elbette Riyad ve Tahran arasındaki ilişkilerin ortaklığa evrilmesinde belirleyici rol oynayacaktır.
Diğer Çin haberleri için tıklayınız.