Çin’in, 2023 yılı için öngörülen büyüme oranı olan yüzde 5’e ulaşacağı bir kez daha teyit edildi. Çin’in hızla büyümekte olan orta sınıfı, kentleşmekte olan nüfusu ve bunların tüketime olan yansımaları, büyüme oranında da kendini gösterdi. Nitekim bu yılın ilk çeyreğinde tüketimin ekonomik büyümeye olan katkısı yüzde 83 oldu. Belirtmek gerekir ki, 30 yıl boyunca ortalama olarak yüzde 10 bandında büyüyen bir ekonomi olan Çin ekonomisi, büyüme oranındaki yavaşlayama karşın, halen dünyanın ekonomik büyümesinin lokomotifi olarak öne çıkıyor. Çin’in öncü sektörlerine, gelişen sanayi kollarına bakıldığında, dijital ekonominin, elektrikli araçların, ileri teknoloji içeren malların üretimdeki ve ihracattaki paylarının sürekli arttığı görülürken, bu artış, hem Çin ekonomisinin yarattığı katma değere hem de küresel rekabetteki gücüne yansıyor. Çin’in bu konuda özel bir programı da var zaten. Sekiz yıl önce, 2015 yılında, yarı iletkenlere öncelik vererek ileri teknoloji şirketlerini, projelerini desteklemek amacıyla “Made in China 2025” stratejisini açıklayan Çin, bu amaçla “Big Fund” adlı bir de fon kurmuştu. Bu fon, ilk aşamada 18 milyar avro, ikinci aşamada ise 200 milyar avro kaynak aktarmıştı bu alanda faaliyet gösteren şirketlere. Çin’in, son yıllarda daha fazla yabancı yatırım çekmek için yaptığı yasal düzenlemeler, yabancı yatırımın imalat sektörüne erişimine ilişkin kısıtlamaların tamamen kaldırılacağının açıklanmasıyla yeni bir aşamaya ulaştı. Sanayi, tarım ve hizmetler sektörü arasında hem dengeyi hem de uyumu gözeten, çevreyle, doğayla barışık, sürdürülebilir, istikrarlı bir kalkınma stratejisi benimseyen, enerji kullanımında verimlilik ve tasarrufa özen gösteren Çin’in bu politikaları sayesinde, son 15 yılda endüstriyel üretimde büyük bir sıçrama ortaya çıktı. Şöyle ki, Çin’in dünyanın toplam endüstriyel katma değeri içinde payı, 2004 – 2008 yılları arasında yüzde 8- 9 bandındayken, 2021 yılında yüzde 30 bandına çıkarak 4.9 trilyon dolara ulaştı. Bu, 2.5 trilyon doları bulan ABD ve yine 2.5 trilyon dolara ulaşan Avrupa’nın neredeyse toplamına denk geliyor. Çin’in bu adımları, Çin’in öncülük ettiği projeleri de güçlendiriyor elbette. Nitekim Çinli ileri teknoloji şirketleri, teknolojik avantajlarını Kuşak ve Yol projesi kapsamındaki işbirlikleri için kullanıyorlar. Kuşak ve Yol Projesi’nin ilan edildiği 2013 yılından bu yana geçen 10 yıllık sürede, patent başvurusu yapan Çinli şirketlerin sayısı 430’dan 2 bin 429'a çıkmış. Bu 10 yıl içinde Çin, 40 Kuşak ve Yol ülkesiyle birlikte 53 ortak laboratuvar kurmuş ve bunlar tarım, sağlık, çevre konularına odaklanmış. Yine bu kapsamda 9 ülkeyle bilim teknoloji parkları kurulmuş, projeye katılan ülkelerden 15 binden fazla araştırmacı Çin’de eğitim görmüş. Bu ekonomik ve endüstriyel tablo, bilim ve teknoloji politikalarıyla yakından ilgili elbette ve bu gelişme doğal olarak, kaçınılmaz olarak politik, diplomatik konularda, savunma ve güvenlik konularında da etkisini gösteriyor. İkili ve çok taraflı temaslara, zirvelere, forumlara yansıyor. Bu yansıma da çok kutuplu dünyaya yönelişi hızlandırıyor.