BM Geleceğin Zirvesi dünya barışı için bir fırsat BM Geleceğin Zirvesi dünya barışı için bir fırsat
İsrail’in Filistin’e dönük saldırıları devam ederken uluslararası toplumun Filistin mesaisi devam ediyor. Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerinden oluşan bir grubun Çin’i ziyaret etmesinin ardından dün de BRICS ülkeleri Filistin konulu özel bir zirve düzenledi.

Hafta başından bu yana atılan iki adım da Çin’in Filistin meselesindeki pozisyonu ise giderek daha fazla ilgiyle takip edilmeye başladı. Filistin sorunun Orta Doğu’nun istikrarı ve barışı için en önemli başlık olduğunun altını çizen Beijing yönetimi “iki devletli çözümden” başka yol olmadığının altını çizdi.

CGTN Türk Özel yayına katılan Prof. Dr. Vişne Korkmaz da İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerinin Filistin turunda ilk durak olarak Beijing’i ziyaret etmesini “Çin güvenlik sağlayıcısı olarak ortaya çıkıyor” şeklinde yorumladı. Çin’in İran-Suudi Arabistan barışına ev sahipliği yapmasının ardından bölgede daha çok konuşulur hale geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Vişne Korkmaz şu değerlendirmelerde bulundu:

“Çin’le ziyarete başlanmasının, dışişleri bakanlarının yuvarlak bir masa etrafında toplanmış olmalarının verdiği bir mesaj var. Birinci mesaj bölge Amerika Birleşik Devletleri’nin politikalarının çöktüğünün bölge ülkeleri farkında. Bu çok önemli bir durum çünkü biliyorsunuz 7 Ekim saldırısından önce ABD, İsrail merkezli ve Filistin meselesini rafa kaldıran barış ya da kendisinin ‘istikrar’ olarak adlandırdığı bir politika uygulamaktaydı. İbrahim Anlaşmaları en berrak, en görünür haliydi. Suudi Arabistan ve İsrail yakınlaşmasını sağlamak için yürütülen pazarlıklar da bu sürece dahildi. Baktığımızda ABD kendi kontrolünde olarak Orta Doğu’ya bulaşmadan, mümkünse askerini göndermeden Körfez’de güvenliğin kontrolünü kendi sağladığı bir hatta bırakmak istiyordu ancak bu mümkün olmadı. 7 Ekim saldırıları bu planı alt üst etti. Bu arada İran ve Suudi Arabistan yakınlaşması Çin arabuluculuğunda kotarıldığından bu yana Çin’in Orta Doğu’da bir güvenlik sağlayıcısı olma gerçeği var. Bu tamamen bir güvenlik sağlayıcılığı mı? Her sorunun çözümünde Çin kendi tüm gücünü kullanıyor mu? Hayır. Çin bütün gücünü ve kuvvetini belki de kullanmak istemiyor. Çin dış politikasında başta Asya-Pasifik olmak üzere Orta Doğu’dan öncelikli olarak başlıklar vardır. Buna karşın ortada bir gerçeklik var. On yıl önce tartışmadığımız bir gerçek: Çin, İran-Suudi Arabistan pazarlığını başardığı andan itibaren bölgede bir güvenlik sağlayıcısı olarak ortaya çıktı. Çin zaten on yıllardır zaten Körfez’de ekonomik ayağı olan bir politikası da vardı. Bunun içerisine kritik teknolojiler, nükleer, savunma iş birliği de giriyor ama bu kadar açık biçimde Çin diplomasisinin Orta Doğu sorunlarına bağlı olarak bölgeye girişi yeni bir dinamik.”

Prof. Dr. Vişne Korkmaz katıldığı CGTN Türk Özel yayını izlemek için tıklayınız:

https://www.youtube.com/watch?v=dMeYGoGh-g4

ü