- Ortaklaşa doğru bir algı geliştirmek
- Anlaşmazlıkları ortaklaşa etkili bir şekilde yönetmek
- Karşılıklı yarar sağlayan işbirliğinin ortaklaşa ilerletilmesi
- Büyük ülkeler olarak sorumlulukların ortaklaşa üstlenilmesi
- İnsanlar arası değişimin ortaklaşa teşvik edilmesi
Biden-Xi görüşmesinde en hassas ve önemli konu başlığı Tayvan oldu. Öyle ki, Xi, Biden'a toplantıda “Tayvan'ın Çin-ABD ilişkilerindeki en tehlikel mesele olduğunu” söyledi. Xi, Çin'in, ABD'nin G20 Bali zirvesinde Tayvan konusunda yaptığı olumlu açıklamaları ciddiye aldığını belirterek, ABD tarafının "Tayvan'ın bağımsızlığını" desteklememe, Tayvan'ı silahlandırmayı bırakma ve Çin'in barışçıl yeniden birleşmesini destekleme konusundaki kararlılığını yerine getirmek için gerçek adımlar atması gerektiğini ekledi. Xi, Çin'in yeniden birleşmeyi gerçekleştireceğini ve bunun durdurulamaz olduğunu vurguladı.
Biden ise, ABD-Çin ilişkisinin dünyadaki en önemli ikili ilişki olduğunu belirterek ABD-Çin çatışmasının kaçınılmaz olmadığını, istikrarlı ve gelişen bir Çin'in ABD ve dünyanın çıkarlarına hizmet ettiğini, Çin'in ekonomik büyümesinin Hem ABD'nin hem de dünyanın yararına olduğunu söyledi. Aynı zamanda, Biden, G20 Bali zirvesinde verdiği beş taahhüdü yeniledi. Bu taahhütler şunlardı:
- ABD, Çin'in sistemini değiştirmeye çalışmıyor;
- ABD, Çin'le soğuk bir savaş peşinde değil;
- ABD, Çin'e karşı ittifaklarını güçlendirmeye çalışmıyor;
- ABD, “Tayvan'ın bağımsızlığını”, “iki Çin”i veya “Tek Çin, Tek Tayvan”ı desteklemiyor ve Çin ile çatışmaya girme niyetinde değil; Ve
- ABD'nin Çin'le bağlarını koparmak, Çin'in ekonomik kalkınmasını engellemek veya Çin'i kontrol altına almak gibi bir niyeti yok.
Bunun yanında, Biden, ABD'nin yeni bir soğuk savaş peşinde olmadığını, Çin'in yönetim sistemini değiştirmeye çalışmadığını, Çin'e karşı ittifakları yeniden canlandırmaya çalışmadığını, "Tayvan'ın bağımsızlığını desteklemediğini" söyledi ve Çin'le çatışmaya niyeti olmadığını ifade etti. Bu arada, Biden, iki ülkenin silahlı kuvvetleri arasında doğrudan temasların yeniden başlamasının "kritik derecede önemli" olduğunu söyledi. O olmadan yanlış anlaşılmalar yaşanabilir ve kazalar da bu şekilde olur dedi.
Sonuç olarak, Xi-Biden görüşmesi Çin ve ABD arasındaki anlaşmazlıkların çözümü konusunda önemli bir adım olmuştur. İki ülke arasında sağlanacak uzlaşmanın küresel ve bölgesel güvenlik, barış ve istikrara katkısı olacaktır. Daha önce de ABD’nin girişimiyle büyük umutlarla düzenlenen Bali’de görüşmenin ardından yaşanan casus balon krizi gelinen tüm aşamaları sil baştan yeniden başlatmıştır. Çarşamba günü gerçekleştirilen görüşme de ABD’nin isteği le gerçekleştirilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ABD’ye resmi bir devlet ziyaretinde bulunmuyor, sadece APEC zirvesinin bu yılki toplantısı ABD’de olduğu için o toplantıya katılmak için ABD’ye gelmiş durumda. Xi Jinping, Biden’ın görevi süresince Beyaz Saray’a davet edilmedi. ABD ile Çin arasındaki en büyük sorun güven sorunudur. Özellikle Tayvan konusunda ABD’nin son dönemde sergilemiş olduğu duruş nedeniyle bir büyük bir güven problemi ortaya çıkmıştır. Bu güveni tesis etmek için atılan her adımda yeni bir skandal yaşanmaktadır. Balon krizinden sonra bu defa da diktatör krizi kapıda. Çarşamba günü Biden’ın basın toplantısında bir gazetecinin sorusu üzerine biraz önce ağırladığı Xi Jinping için diktatör benzetmesi yapması Çin tarafında soğuk duş etkisi yaptı. Buradan hemen şu soru akıllara gelmektedir: Biden, Xi Jinping’i 2024 başkanlık seçimleri için bir seçim malzemesi olarak mı kullanmaya çalışıyor? Eğer durum böyleyse Biden çok tehlikeli bir kumar oynuyor demektir.
ABD’de dört farklı Çin algısı var:
-Clinton döneminde ortaya çıkan demokratik barış yaklaşımı yani Çin’in liberal kurumlarla demokratikleşeceğini düşünenlerin Çin algısı
-Trump’ın ve Cumhuriyetçilerin temsil ettiği daha muhafazakar ve milliyetçi bir grubun Çin algısı
-Biden ve Demokratların temsil ettiği daha liberal ve ılımlı bir Çin algısı
-Müesses nizamın ve Pentagon’un ABD’nin bekası ve küresel liderliği için bir tehdit olarak gördüğü Çin algısı
Bir de Çin’in ABD algısı var. Bu algıya göre Çin hangi adımları atarsa atsın ABD’nin kendi Çin gündemi var, bu gündemi takip ediyor, ona göre hareket ediyor.