Kübra Karasu

Modern teknolojinin temel yapı taşı olarak görülen çipler, günümüz dünyasında yalnızca teknolojik gelişimin değil, aynı zamanda küresel güç dengelerinin de şekillenmesinde kritik bir rol oynuyor. Özellikle Çin ile ABD arasında giderek yoğunlaşan rekabetin merkezinde yer alan bu küçük ama etkili teknolojik unsurlar, hem ekonomik hem de stratejik açıdan büyük bir öneme sahip.

ABD’nin Çin’e yönelik uyguladığı çip kısıtlamaları ve buna karşılık olarak Çin’in bazı kritik madenlerin ihracatını sınırlama kararı, bu rekabetin daha da kızışmasına yol açtı. Bu gelişmeler, teknoloji alanındaki bağımlılık ve üstünlük mücadelelerini bir kez daha gözler önüne serdi.

Konunun detaylarını, Koç Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı, CGTN Türk'e değerlendirdi.

"Teknolojik rekabetin temelinde mikroçipler var"

Dr. Altay Atlı, mikroçiplerin hem teknolojik gelişimin hem de uluslararası rekabetin merkezindeki rolünü şöyle anlattı:

"Mikroçipler, yarı iletkenler, yani şu anda gelişen teknolojinin en temel unsuru. Çipler hayatımızda uzunca bir süredir var ancak şu anda teknolojinin çok hızlı geliştiği, yeni atılımların yapıldığı ve daha önemlisi ülkeler arasında, özellikle büyük güçler arasında bir teknolojik rekabetin yaşandığı bir dönemdeyiz. Şimdi bütün bunların temelinde de bu mikroçipler var.  

NASA'nın Ay'a dönüş projesi ertelendi NASA'nın Ay'a dönüş projesi ertelendi

Yeni teknolojiler, ülkelerin birbirlerine karşı üstünlük sağlamak, bir adım önde olmak, bağımlı olmak yerine başkalarını kendine bağımlı kılmak istedikleri alanlarda hep mikroçiplere ve gelişmiş mikroçiplere dayanıyor. Bugün hepimizin hayatına girmiş olan yapay zeka gibi yeni teknolojiler, sürekli olarak mikroçiplerde de bir gelişimi gerektiriyor; daha yüksek kapasiteli ve bu teknolojilere uygun mikroçiplerin imalatını zorunlu kılıyor. Bu bir süreç ama aynı zamanda bir teknolojik yarış. Bu nedenle mikroçipler, bu yarışın en temel unsuru haline gelmiş durumda.  

Ülkeler, bu alanda kendilerini geliştirirken bir yandan da bu rekabet dahilinde birbirlerine karşı tabiri caizse engelleme girişimlerinde bulunuyorlar. Mikroçipler konusunda ne kadar ilerlerseniz ve arz güvenliğinizi ne kadar sağlarsanız, teknolojide çizdiğiniz yolda da o kadar emin adımlarla ilerleyebilirsiniz. Rekabet ortamında herkes bir adım önde olmak istiyor. İşte bu yüzden, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasındaki rekabette, mikroçiplerin artık merkeze oturduğunu görüyoruz."  

"Bu kısıtlamalar Çin'in gelişim sürecini hızlandırdı"

Amerika kısıtladıkça, Çin'in bu alana daha fazla yatırım yaptığını söyleyen Dr. Atlı, ABD'nin yaptırımlar konusunda önceliği çip sektörüne vermesini şöyle değerlendirdi:

"Bir süredir aslında hep birlikte, bütün dünya olarak Amerika ile Çin arasındaki rekabeti takip ediyoruz. Bu, tabii ki yeni bir şey değil. Trump'ın ilk dönemiyle başlayan bir şey de değil ama Trump döneminde ticaret savaşlarıyla yeniden ivme kazanmış ve gündemin ilk sırasına oturmuştu. Biden döneminde bu rekabet bitmedi, ara da verilmedi ama Biden döneminde şu oldu: Trump döneminde daha çok karşılıklı olarak tarifelerin artırılması ve ihracat ile ithalatın zorlaştırılması esas konu iken, Biden döneminde bunun mikroçiplere ve teknoloji savaşlarına dönüştüğünü gördük. Özellikle son döneme baktığımızda, örneğin 2022’nin Ekim ayında, Amerika’dan Çin’e karşı alınmış çok ciddi bir dizi önlem vardı. Bir yıl sonra, 2023’ün Ekim ayında ve şimdi, şu günlerde tekrar bir dizi yeni önlem alındığını görüyoruz. Nedir bu önlemler? Amerika’nın gelişmiş mikroçiplerin ve aynı zamanda gelişmiş mikroçip imalat enstrümanlarının Çin’e satışına engel olması veya kısıtlaması gibi önlemler aldığını görüyoruz.  

Bu önlemler ne anlama geliyor? Tabii ki Çin’in tedarikini, ister mikroçip olsun ister mikroçip üretimi için gereken enstrümanlar olsun, kısıtlamak Çin için olumsuz bir durum. Ancak bu döneme, özellikle Biden dönemine baktığımızda, şunu da görüyoruz: Bu kısıtlamalar, Çin’i engellemek için yapılmış olsa da Çin’in kendi mikroçiplerini üretmek, kendi mikroçip süreçlerini geliştirmek ve burada aşama kaydetmek adına gelişim sürecini hızlandırdı. Amerika kısıtladıkça, aslında Çin, bu bağımlılığı kırmak ve kendi kendine daha fazla yeterli olmak için bu alana daha fazla yatırım yaptı. Ve bu yatırımların sonuçlarının alınmaya başladığını da görüyoruz. Tabii ki Amerika’nın kısıtlamalarının olumsuz etkileri oldu ancak aynı zamanda Çin’in kendi içindeki gelişimi de hızlandırdığını söyleyebiliriz."

Röportajın tamamı için aşağıdaki linke tıklayınız