Çay anlamındaki Çince karakter “茶”, ot(艹), insan(人) ve ağaç(木) olmak üzere 3 bölümden oluşuyor. Yani çay, insanın ot ve ağaçlar arasında olduğu anlamını taşıyor. Çay karakteri, Çin kültüründe insan ile doğanın uyumlu şekilde bir arada yaşaması gerektiği kavramını açıklıyor.

Çay kültürü ne demek?

Çay kültürü, Çinlilerin çay içtiği süreç boyunca biriken kültürel özellikleri ifade ediyor. Çay seremonisi, çay ahlakı, çay temalı beyit, kitap, resim ve hikâyeler, çay takımı, çay kılavuzu ve çay bilimini içeriyor. Çay kültürü çayın memleketi olan Çin’den kaynaklanıyor. Bugünkü arkeolojik araştırma sonuçları, Çinlilerin çay içme tarihini daha eskilere dayandırıyor. Çayın bir içecek olarak içilmesi, Çin Tıbbı’nın kurucusu olarak savunulan Shen Nong adlı tarihi isimden başlayıp, Tang Hanedanı’nda (618-907) canlandı, Song Hanedanı (960-1279) döneminde üst düzeye çıktı ve Ming(1368-1644) ile Qing(1644-1911) hanedanları döneminde yaygınlaştı. Yani Tang, Çin’de çay kültürünün oluşumunda ihmal edilmez kritik bir dönemdi.

Bugün bile Han etnik grubuna mensup insanlar arasında çayla saygı göstermek geleneği sürüyor. Chaozhou kentindeki Gongfu Çayı, Çin çay seremonisinin esas temsilcisi ve “canlı bir örneği” olarak görülüyor. Çayın, dünyada en popüler, en sıcak karşılanan ve insan sağlığına en yararlı içecek olduğu bir gerçek.

Çay kültürü, Çin kültürünün somut bir temsilcisidir. Çay kültürünün manevi içeriği, çayı demleme, çay yapraklarının şeklini izleyerek zevk almak, çayın kokusunu almak, çayı içmek ve tadını çıkarmak gibi geleneklerin protokollerle birleşip oluştuğu bir kültürel fenomendir. Çin sadece çayın esas kaynaklarından biri değil aynı zamanda kültürler arası bir köprüdür. Çin’de farklı etnik gruplar ve farklı bölgelerde farklı ve renkli çay içme alışkanlıkları ve gelenekleri korunuyor.

Çay, Batı Han(M.Ö.202-8) Hanedanı döneminde altın ve ipeklerle birlikte yurt dışına götürüldü. Çay, Qi Devleti’nin Yongming döneminde (483-493) ipek ve porselen ürünleriyle birlikte Türkiye’ye ulaştı. Çay tohumları Tang Hanedanı’nın Shunzong döneminde bir Japon rahibi tarafından Japonya’ya ulaştırıldı, ardından Çin’den dünya geneline yayıldı.

Çin çayı, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü tarafından belirlenen İnsanlığın Maddi Olmayan Kültür Mirasları listesine alındı.

 Tarihteki insanlar çayı nasıl içiyordu?

Çay bir bitki çeşidi olarak yenebilir, insan vücudundaki bazı zehirli unsurların giderilmesine yararlıdır ve uzun ömrün anahtarlarından biridir. Çay Bilgesi olan Lu Yu’nun kaleme aldığı Çay Klasiği’nin yayınlanmasıyla, Tang Hanedanı’na özgü çay kültürü ün kazandı. Lu, kitabında Tang ve daha önceki hanedanlarda çayın üretimi ve içme deneyimlerini özetledi, “dürüstlük, tasarruf ve ahlak” ile ifade edilen Çay Seremonisi Ruhu’nu ortaya koydu. Lu Yu ve diğer çok sayıda bilgin çayın sağladığı manevi zevk ve onunla ilgili ahlaki kurallara büyük önem verirdi. Çay takımı, su ve demleme tekniğine özen göstermenin yanı sıra, Budist ve Daoist felsefi düşüncelerle bütünleştirirdi. Birçok soylu ve bilgin çay içerken çok duygusal şiirler yazardı. Sadece Tüm Tang’ın Şiirleri adlı şiir derlemesinden bugüne kadar aktarılan 100’den fazla şairin 400’den fazla şiiri bulunuyor.

Akademik açıdan şu düşünce yaygındır: Tang Hanedanı’ndan itibaren çay, ilk başlangıçtaki susuzluğu gidermek, insanı ferahlatmak ve ilaç olarak kullanılmak gibi işlevsel fonksiyonları ve kullanışlılığından çıkıp canlı, sanatsal ve hatta akademik bir hale geldi.

Henan eyaletinin Gongyi şehrinde Tang Hanedanı dönemine ait bir mezardan 3 renkli bir ocak ve başında oturan bir insandan oluşan çay takımı çıkarıldı. Mezarın sahibi Lu Yu’dan 30 yıl sonra 832 yılında öldü. Öbür dünyada sahibine hizmet için gömülen heykelcik, Futou adlı koyu mavi-siyah renkli başlığı takıyor. Oturan heykelciğin sol eli sol bacağının üstünde, sağ eli ise su kabağından bir kepçe tutuyor. Bu seremoniye tam anlamıyla konsantre olmuş heykelciğin Lu Yu’yu tasvir ettiği tespit edildi. Bu heykelcik, Çin’de keşfedilen Lu Yu’nun imajıyla ilgili somut bir örnektir.

En erken çay yaprakları, İlkbahar-Sonbahar ve Savaşan Devletler dönemine ait bir mezardan çıkarıldı.

Peki, Çin tarihinde bilinen en eski çay hangisi? 2021 yılında Shandong eyaletinin Zoucheng kentinde kurulu tarihi Zhu devletinin kalıntılarındaki bir mezardan çıkarılan çay yaprakları kalıntısı, şu an Shandong Üniversitesi Müzesi’nde saklanıyor. Zhu, İlkbahar-Sonbahar ve Savaşan Devletler dönemine(M.Ö.770-M.Ö.221) ait bir devletti. Test ve analizler, hem çayın demlendikten sonra kalan atıkları, hem de dünyanın en eski çay kalıntısı olduğunu gösteriyor. Böylece dünyada çay kültürünün tarihi, bu somut delil ile en az 300 yıl öncesine dayandırılmış oldu.

Şarkıcı Ankaralı Turgut hayatını kaybetti Şarkıcı Ankaralı Turgut hayatını kaybetti

Çay, ilkel zamanlarda değiş tokuş yapılan mallardan biriydi. Aynı zamanda kral ve imparatorlara da sunulan bir hediyeydi. Han Hanedanı döneminde meditasyon yapan Budist rahipleri için kuvvetlendirici bir içecekti, Sui Hanedanı’nda(581-618) çay içmek yaygınlaştı, Tang Hanedanı’nda canlanmaya başladı, çayhane, çaylı ziyafet ve çay birliği ortaya çıktı. Song Hanedanı’nda(960-1279) çay yarışı yapılmaya başlarken, Qing Hanedanı’nda operalar çayhanelere girdi ve uluslararası çay ticareti hızla büyüdü.

Çin tarzı Çay Felsefesi hakkında

Çinliler, çay içerek hayat felsefesini geliştirmeyi ve çayı ayna olarak görüp hayatın bilgeliğine kavuşmayı seviyor.

Büyük şair Su Shi çay içmeyi severdi ve güzel çayı güzel kadına benzetiyordu. Su Shi, hayatı boyunca çay sevdasını korudu. Çay, edebi bir ifadeyle “geceden korkmayan bir soylu” anlamındaki Bu Ye Hou lakabıyla ünleniyordu. Bir başka şair Bai Juyi, bir eserinde “Kaygı gidermek, içki içme yeteneğine; uykuyu gidermek ise çay içme yeteneğine bağlıdır” dizesini yazdı. Bu ifadelere göre, eski zamanlarda bile çay, Çinlilerin uykusuzluğu giderme yöntemiydi.

Çin'deki çay kültürüne göre, insanın hayatı çay gibidir, inişe girdiğinde içi rahat olmalı; yükselişteyken sakin olmalı. Çayın demleme sürecinin farklı aşamalarında farklı tadı olur: “Çay üzerine ilk kez su koyulunca tadı acı olur; ikinci kez su ilave edilince çayın mis gibi kokusu ortaya çıkar; üçüncü kez su eklendiğinde çay yaprakları batar; dördünce su ilavesinden sonra çayın rengi berraklaşır; 5. eklemede tadı çok hafif olur.” Bu deneyim, çayın sadece bir içecek olmakla kalmayıp, aynı zamanda bir yaşam ve hayat tarzını yansıtıyor.

KÜLTÜR-SANAT HABERLERİNİN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN