Sinema, devrim ve ulus inşası
Sinemanın nasıl devrimci atılımlar yapıp kitleleri harekete geçirebileceğini, devrim sonrası dönemde Çin’deki film dağıtım ağının niteliklerini, tüm ülkedeki 600 sinema salonunun yetersizliği karşısında oluşturulan on binlerce gezgin makinist ekibinin çalışmalarını ele alan Jie Li, sinemanın elektriği olmayan köylere kadar götürülerek dönemin ideolojik-politik hedeflerine nasıl katkı sağladığını anlatıyor. Kırsal bölgelerde açık hava alanlarında gösterimler yapan üç-dört kişilik bu gezici ekipler yalnızca filmleri değil, jeneratörleri, hoparlörleri, slayt makinelerini, posterleri de yanlarında taşıyorlar, çoğu zaman katır sırtında. “Sinematik Gerillalar”, sinemanın devrim ve ulus inşası açısından taşıdığı anlamları ele alıyor; ardışık kuşak projeksiyoncuları; işçiler, köylüler ve askerleri; kadınlar ve etnik azınlıkları bu çerçevede inceliyor. Dünya sinemasına ve dağıtım koşullarına, seyir alışkanlıklarına yepyeni bir bakış açısı sağlayan Çin deneyimini araştıran kitapta, 1940’lardan 1980’lere uzanan bu sürece dair anılara da yer verilmiş, sinemanın devrimci ruhu yükseltmesine işaret edilmiş. Propaganda gücü ve geniş sınırları konusunda yeni vurgularda bulunan 360 sayfalık kitap, Çin’deki sinema birikimi konusunda çok sayıda arşiv bilgisi, röportaj, etnografik saha çalışması içeriyor.
Elektrikten önce sinema giren köyler
Çin’de 1949’da gerçekleşen devrimden sonra kafa yorulan sorunlardan biri de sinema salonlarının yetersizliği olmuş. Yeni kurulan komünist hükümet bu sorunu en pratik yoldan çözmek için Çin’in uzak bölgelerini, dağ köylerini, kırsaldaki kasabaları gezebilecek gezgin projeksiyon birimleri oluşturmuş ve en yoksulların, o güne dek hiç film seyretmemiş olanların sinemaya ulaşmasını sağlamış. Öyle ki pek çok köye, elektrikten önce sinema girmiş. Ülke çapında yapılan plan doğrultusunda Ulusal Film Bürosu kurulmuş, eski film stüdyoları da çalışmaya katılarak dünyanın en geniş film dağıtım şebekesi oluşturulmuş. Devrimden bir yıl sonra 1950’de ülkenin dört yanından 1800 film makinisti, eğitim almak için Nanjing’de toplanmış ve öğrendiklerini kendi bölgelerinde yeni makinistler yetiştirmek amacıyla tekrarlamışlar. Eski başkent Nanjing bu nedenle “Halk sinemasının beşiği” olarak nitelenmiş. Devrim öncesinde ayrımcılığa uğrayan azınlık milliyetlerden makinistlere özel önem verilmiş, çok sayıda kadın da bu çalışmaya katılmış. Bu sayede 1949’da ülke genelinde film seyreden kişi sayısı yalnızca 47 milyonken, 1959’da kişi başına kesilen bilet sayısı 4.15 milyara çıkmış. 1956’da Beijing Film Akademisi’nin kurulması ve yeni sinema salonlarının da devreye girmesiyle yeni bir döneme adım atan Çin sineması, 1965’te 21 bin yeni gezici sinema birimiyle genişlemesini sürdürmüş. 1965-1976 arasında ülkedeki projeksiyon ünitelerinin sayısı dört katına, seyirci sayısı ise üç katına çıkmış. 1983’te Çin'de 162.000 projeksiyon ünitesinin bulunduğu ve bunların çoğunun hem kırsal hem de kentsel alanlarda açık havada film gösteren gezgin film ekiplerinden oluştuğu belirtiliyor.
1998’de Kültür Bakanlığı’nın Çin kırsalındaki köy başına ayda bir film gösterimi hedefi doğrultusunda gezgin sinemacılar uygulamasını yeniden canlandırdığı ve 2003’te bu kapsamda Tibet ve Xinjiang bölgelerine ağırlık verilmeye başlanarak 400 film projeksiyon makinesi sağlandığı koşullarda, günümüz Çin’inde bu sıradışı uygulamanın belli oranda sürdüğü söylenebilir. Bu verimli ve şaşırtıcı sonuçlara ulaşılan projenin günümüzdeki en büyük rakibi ise tahmin edileceği gibi, istenilen filmin seyredildiği akıllı cep telefonları!
Tunca Arslan