Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, medyanın Ankara temsilcilerinin sorularını cevapladı.

Bayraktar, doğal gaz zammına ilişkin konuştu. "Elektrik ve doğalgaza yıl sonuna kadar zam yapılmayacak." dedi. Elektrik tüketimi yüksek olana daha az destek verileceğini söyledi.

"Fiyatlarla alakalı zaten ciddi bir desteğimiz var. Özellikle doğal gaz fiyatlarından bahsediyorum. Bu yıl sonuna kadar herhangi bir fiyat artışı öngörmüyoruz, yani özellikle bu süreçte. Ama yani bu vesileyle de bir kez daha kısaca bahsedelim. Yani destek gruplarını belirlemeyle alakalı ciddi bir çalışmanın içerisindeyiz. Gerçekten ihtiyaç sahibi olacak grupların desteklenmesi, bu anlamda yüksek tüketimi olan grupların bu destek mekanizmalarından daha az istifade etmesi ya da istifade ettirilmemesi gibi bir stratejinin içerisindeyiz. Yani yıl sonuna kadar fiyat artışı öngörmüyoruz. Tabii bunları yaparken enflasyonu dikkate alarak hareket ediyoruz. Ama 2025 yılı için özellikle yani evinde 400-500 kilovat saat aylık tüketimi olan, bilmiyorum sizler tüketim rakamlarınızı biliyor musunuz? Ama 400-500 kilovat saat tüketimi olan birisinin tüketiminin sebebi büyük oranda ya daha büyük evi olduğu için, belki elektrikli araç kullandığı için vesaire gibi şeylerle bu tüketim gruplarının yüksek gelir grubunda olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla kim ne kadar para kazanıyor ona bakmıyoruz ama tüketimine bakacağız. Ve o tüketim grubunda da Türkiye ortalamasının iki katı üzerinde tüketimi olan tüketicilere diyeceğiz ki siz bu işin bedelini ödeyin ki biz doğru kesimleri destekleyelim ve onlara yeterince bütçe ayıralım. Böyle bir çalışmayı yapıyoruz. Bunu kamuoyumuzla kısmen paylaştık ama önümüzdeki günlerde de daha detaylı inşallah paylaşırız."

"Tedbirimizi aldık, altyapımızı kurduk"

Bayraktar, İran'daki enerji tesisleri vurulursa kış aylarında Türkiye'ye doğal gaz arzı etkilenir mi sorusuna da yanıt verdi.

İran’ın petrol sahalarında olası bir saldırıda Türkiye için arz güvenliği tehdidi olmadığını vurgulayan Bayraktar, şu ifadeleri kullandı:

"Konuya iki şekilde bakıyoruz. Bir, İran'la Türkiye'nin herhangi bir petrol ve petrol ürünü ticareti yok. Vardı ve çok büyük oranda vardı. Türkiye petrol ihtiyacını yaklaşık yüzde 55 civarında İran'dan karşılıyordu. Çünkü açıkçası hani bunun da arkasında şöyle bir sebep var. Iki tane gerekçemiz var. Bir tanesi şu. Türkiye'deki rafineriler, yani şu anda SOCAR’ın yeni yaptığı yatırım dışında Türkiye'de Tüpraş olarak, yani devletin vakti zamanında şimdi özelleştirildi ama devletin rafinerilerini kurarken, rafinerileri tasarlarken ortaya koyduğu biz bu ham petrolü nereden alırız? Komşulardan alırız. Irak petrolü. Onun için işte 1970’lerde akdedilmiş Irak-Türkiye Petrol Boru Hattı, Kerkük-Yumurtalık meşhur boru hattımız. O boru hattı sadece Kerkük Petrol'ünü Ceyhan'a getirmekle kalmaz. Bir başka boru hattı vardır. Ceyhan’dan Kırıkkale’ye rafineriye kadar gelen petrol boru hattı vardır. Dolayısıyla Kırıkkale rafinerisi de ağırlıklı o petrole göre dizayn edilmiş bir yapıdır ki keza işte Batman, Yarımca ve Aliağa rafineleri de. Dolayısıyla İran, Irak ve Rusya bu anlamda bizim ağırlıklı petrol tedarikçisi ülkelerimiz zaten geçmişten beri hep bunlardı. Birinci sebebi bu, zaten rafinerilerimiz o petrole göre dizayn edilmiş. İkincisi elbette ki ticari olarak daha avantajlı bir şey İran sunduğu için. Yani Tüpraş diyelim, şimdi özel şirket KOÇ Grubu petrolünü ağırlıklı oradan alıyor. Fakat işte 2017-18 yıllarında firma İran'a getirilen tekrar yaptırımlardan dolayı İran'dan petrol alışını tamamen durdurdu. Dolayısıyla Amerika'nın tek taraflı uyguladığı yaptırıma bir şekilde uymuş oldu. Dolayısıyla petrol tarafında, arz noktasında bize bir etkisi olmaz. Dolayısıyla zaten şu anda ana kaynaklarımızdan bir tanesi hiç değil İran petrolü. Ama doğal gaz tarafında bizim İran'la biliyorsunuz uzun dönem anlaşmamız var. Yılda 7-8 milyar metreküpe kadar, yani bizim ihtiyacımızın neredeyse yüzde 13-14-15’i İran'dan karşılıyoruz. Eğer doğal gaz boru hatlarına, doğal gaz altyapısına bir sıkıntı gelirse burada arzla alakalı bizi etkileyebilecek bir durum olabilir. Ama konuşmamın açılış kısmında ifade ettiğim gibi bizim özellikle temel stratejimiz burada çeşitlendirmek. Yani ne yapıyoruz? Biz kaynaklarımızı bir tek ülkeye, birkaç ülkeye bağlı değil de daha farklı kaynaklara yayabilmek adına önemli bir altyapı yatırımı yaptık. İşte bu gazlaştırma bize bu imkanı verdi. İşte o bahsettiğiniz uzun dönem LNG anlaşmaları da bunun bir parçası. Yani sadece spotta biz ucuz bir kargo bulduk gidip bunu alalım değil, ama belki botu gazından ithal edeceğimiz gazın bir kısmını da uzun dönemli sıvılaştırılmış gazla tedarik etmek gibi bir altyapıya sahibiz şu anda.

Türkiye gaz ihtiyacının rahatlıkla yarısını sıvılaştırılmış doğal gaz olarak gemilerle tedarik edilebilir noktada. Dolayısıyla çeşitlendirmenin bir bacağı budur. Bir diğeri depoların kabiliyetini arttırmak, hacimlerini arttırmak. Şu anda 5.8 milyar metreküplük bir depo kabiliyetimiz var. Kışa girerken bunları hızlı bir şekilde dolduruyoruz. Kışa dolu depolarla girmek istiyoruz. Hedefimiz her yıl olduğu gibi bu sene de budur. Bir diğeri de yapacağımız diğer anlaşmalarla, belki bu hafta sonuna doğru perşembe günü Rusya'ya gideceğim. Orada bir uluslararası gaz konferansı var. Dolayısıyla mevcut tedarikçilerimizle de farklı anlaşmalar yapabiliriz. Ama bizi etkileyecek taraf sadece arz güvenliği değil bir de tabii fiyat boyutu var. Burada da gördüğümüz mesela doğal gaz fiyatlarında da yukarı doğru hareket oldu. Norveç'in üretiminde biraz düşme oldu. O bunu etkiledi. Onun dışında işte bu gerilim bunu etkiledi. Bir de tabii şunu söylemek lazım değerli arkadaşlar. Şimdi bu Körfez, aynı zamanda Irak petrolü de Basra Körfezi'nden dünyaya gidiyor. Büyük oranda. Katar'ın LNG gemileri. Yani o bölgede oluşabilecek, denizlerde oluşabilecek bir gerilimin hem petrol piyasasına hem doğal gaz piyasasına çok direk bir etkisi var. Ve fiyatlara etkisi var. Dolayısıyla buralarda bu riskler açıkçası bütün dünya piyasaları için maalesef söz konusu. Biz mesela yeri gelmişken bahsedeyim, Irak'la geliştirilen Kalkınma yolu projesi var hepinizin malumu. Biz ona başından beri şunu söylüyorduk. Kalkınma yolunu mutlaka bir enerji yoluna dönüştürmemiz lazım. Yani oradaki otoyolunun yanına, demiryolunun yanına mutlaka doğal gaz yolu, doğal gaz boru hattı mutlaka petrol boru hattı ve elektrik iletim hatlarını eklememiz lazım ki o bir enerji yoluna ve çok ciddi bir ekonomik büyüklüğe ulaşsın ve bunu Irak’lı muhataplarımıza söyledik. Hatta şöyle söyledik. Bizim şu anda Silopi'den Ceyhan'a kadar 1.4 milyon varillik iki tane petrol boru hattımız var. Biz burayı Kerkük-Yumurtalık boru hattının Türkiye kısmından bahsediyorum. 650 kilometrelik iki tane boru hattı var. Ve burası neredeyse yapıldığı günden beri, işte 90’daki Amerika-Irak savaşı, tekrar 2003’teki Amerikan işgali vesaire. Bütün bu süreçlerde hep atıl kaldı. Ama biz o hatları bakımlı ve çalışabilir halde tuttuk. Irak'lı muhatabımıza söylediğimiz şey şu: 1,4 milyon varillik Irak petrol ihracı Irak Basra'dan değil Kuzey istikametinden yani Türkiye üzerinden Akdeniz'e ve dünya piyasalarına gidebilir dedik. Yani Irak bugün neredeyse 3 milyon varil civarında bir ihracat yapıyor günlük. Bunun yarısını pekala farklı bir rotaya döndürme şansı ve yarın Basra'da inşallah olmaz ama bir aksilik çıktığında dolayısıyla böyle bir alternatif güzergahı oluşturabiliriz dedik. Yani Kalkınma Yolu o zaman hakikaten kalkınma yolu haline gelebilir. 1,4 - 1,5 milyon varil günlük petrol akışı demek yaklaşık 45-50 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklük demek. Buna tabii ki şeyi katabilirsiniz. Yani petrolü oradan ihraç etme değil, orada bir petro-kimya tesisi, rafineri tesisi bile aslında düşünülebilir Ceyhan'da bu alamda, Irak petrolü ile birleştirilerek. Dolayısıyla yani dünyada petrol fiyatlarıyla veya doğal gaz fiyatlarıyla alakalı riskler şu anda elbette ki ciddi bir risk barındırıyor. Ben açıkçası yaklaşan önümüzdeki dünyadaki seçim sürecinde, özellikle Amerikan seçimlerinde bunun tam tersi bir aksiyon olması gerektiğini, yani oradaki petrol fiyatlarını düşürecek yönlü bir şey olması gerektiğini, öyle bir aksiyon alınacağını düşünüyorum idim. Ama tabii bu konularda petrol ne olur 120'ye mi gider, asla tahmin edilemeyecek olmayan. Bizim öngörümüz bu çatışmalar öncesinde petrol fiyatlarındaki gerilemenin belki 60 dolarlara kadar gevşeyebileceği. Çünkü şu anki üretim yapısıyla ve dünyadaki talep yapısıyla buralar mümkün olabilirdi ama şu anda tabii farklı bir jeopolitik gelişme süreci farklı bir noktaya itiyor. Dolayısıyla şu anda arz güvenliğiyle alakalı konuya yaklaşıyoruz. O konuda tedbirlerimizi alıyoruz. 

"İsrail'e uçak yakıtı gönderildiği iddiaları doğru değil"

Bakan Bayraktar, 'İsrail'e uçak yakıtı gönderildiği' iddialarını da yalanladı. 

Merkez Bankası'ndan sadeleşme adımları Merkez Bankası'ndan sadeleşme adımları

"Irak Petrol Boru Hattı bana Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’nı hatırlattı. Üzerinde de bir tartışma Irak’tan İsrail'e uçak yakıtı gidiyor buradan. Yani konu o kadar hazırlıksız ve o kadar şey ki. Bir ham petrol boru hattından uçak yakıtı gittiği iddia ediliyor. Ham petrolü alıp uçağa koyarsanız o uçak kalkmaz. Kalkamaz. Dolayısıyla böyle bir şey asla söz konusu değil. Büyük bir gene bir yalan süreci görüyoruz. Onun dışında da zaten Ticaret Bakanlığımızın kısıtları var. Ceyhan'dan ham petrol dahi şu anda İsrail’e gitmiyor. Kaldı ki Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı özellikle özel bir hükümetler arası anlaşmayla meclisten geçmiş ve Türkiye bu petrole herhangi bir kısıtlama getirmeyeceğini ifade etmiş durumda. Ama buna rağmen Ceyhan'dan herhangi bir İsrail'e yükleme söz konusu değil. Buna rağmen işte bu konu abartılarak petrol ürününe dönüştürülmüş. Yani jet yakıtı, böyle yerin altından jet yakıt olarak çıkan bir şey yok. Bugüne kadar öyle bir şey keşfedilmiş değil. Dolayısıyla böyle bir şeyi de sizler vesilesiyle açıklık getirmiş olayım."