MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, Türkiye ekonomisinin 4 yıl boyunca kesintisiz 17 çeyrektir büyüme performansı gösterdiğini söyleyerek, "Bu önemli bir başarıdır ve hak teslimi yapılmalıdır. Milli gelirimizin bu yıl sonunda 1 trilyon 330 milyar dolara ulaşmasıyla birlikte kişi başına düşen gelirin 15 bin 500 dolar sınırını geçmesi, bunun yanı sıra bütçe açığının gelecek yılda yüzde 3,1'e gerilemesi, karamsarlık salgınıyla siyasi ahlak entübesi yaşayanları şaşkına çevirmek şöyle dursun, perişan edecektir. Enflasyon kuşatması kırılırken, hayat pahalılığının şiddetli akını püskürtülmektedir" dedi.

Bahçeli, Türkiye'nin parlak imaj ve yükseliş iradesini kundaklamak için gündüz vakti köşe kapmaca oynayan, pusuya yatıp iftira namlusu dolduran müfteri ve müfsitlere hadlerini bildirmenin en başta hukuk onuru olduğunu söyleyerek, "Nitekim İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçmiş, sahte para basımı ve dağıtımı konularının araştırılması amacıyla resen soruşturma başlatmıştır. Sahteliğe ve sahtekarlığa karşı mücadele amasız ve amansız şekilde sürmelidir. Ülkemizin sahte parayla anılmasını planlayanların pirelenmiş hevesleri, pis kursaklarında bırakılmalıdır. FETÖ'cü alçakların, bölücü ve yıkıcı terör örgütü yandaşlarının sosyal ve ekonomik ahlakı zehirleme teşebbüslerini engellemekle birlikte, dolandırıcılığın ve kalpazanlığın azılı fail ve figüranlarını kıskıvrak yakalayarak, hesap sormak herkese de ders ve ibret olacaktır. Vatandaşlarımızı, ekonomik aktörleri soğukkanlılığa, sükunete ve sakin olmaya davet ediyorum. Telaşa lüzum olmadığını, bilakis Türkiye düşmanlarının bunu arzuladığını düşünüyorum. MHP, meseleyi her zaviyesiyle incelemektedir. Oynanan oyunun, oluşturulmak istenen ablukanın farkındadır. Kaldı ki sahte para iddiasının maksatlı şekilde dolaşıma sokulduğu görüşündedir, suçlular ve sorumlular ise tek tek yakayı ele verecekler, boş beleş süfli hayatlarının faturasını ödeyeceklerdir" diye konuştu.

"Konu Türkiye'yse vakit tamamdır"

MHP ve Cumhur İttifakı'nın, Türkiye'nin istikbal umutlarını boşa çıkarmama hususunda ilke, inanç ve irade birliği içinde olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Evin içini güvenceye kavuşturamazsak, sadece cümle kapımızdan değil, bahçe duvarlarımızdan tehlikeli ve tehdit algısı yüksek sızmaların olması mukadderdir. Buna karşılık 'aman sen de' diyecek halimiz olamaz. 'Bana dokunmuyorsa yılan, bin yıl yaşasın' ezberiyle avunamayız. 'Her koyun kendi bacağından asılır' diyecek kadar düşkün ve düşük olmaya hiç niyetimiz yoktur. Konu Türkiye'yse, konu devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüyse vakit tamamdır, söz konusu vatandır. Bugüne kadar gerek şahsım gerekse de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ısrarla yapılan uyarıların ne kadar isabetli olduğu son gelişmelerle iyice netleşmiştir. 22 Ekim 2024 tarihinden bu yana milletimizle paylaştığımız şeffaf, samimi ve temiz düşüncelere kulp takanlar, çamur atanlar, kara çalanlar, dış kanallardan saldırı komutu alanlar haricinde, sağduyulu ve vicdan sahibi her insanımız haklılığımızı zannederim tasvip ve teyit etmiş olsa gerektir. Aklı kiralanmış olanlara devletin hükmü şahsiyetini nasıl anlatacağız? Sırtında çıkarlarının heybesinden başka herhangi bir şey taşımayan ruhsuz ve şuursuz siyasi fırıldaklara rüzgarsız havada ne hikmetse sürekli döndüklerini nasıl kabullendireceğiz? Milli güvenliğimizin, milli birliğimizin, bin yıllık kardeşliğimizin iç ve dış mahreçli tahrik, taciz ve tahrip ihtimalinin günbegün farklı boyutlar kazandığını, dönem sonu kanlı hesapların kapatılmasına dönük ardışık provokasyon sürecinin kamçılandığını daha neyi ileri sürerek izah ve ifade edeceğiz?" dedi.

"Suriye Arap Cumhuriyeti'nin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygı ve riayet kuşkusuz esastır"

Bölgede yerinden oynayan taşların hala oturmadığını kaydeden Bahçeli, "Çatışmaların biri sonlanırken diğeri sökün etmektedir. Suriye'de 14 yılı bulan istikrarsızlık ve işgal sarmalında cephe üstüne cephe açılmaktadır. Komşu coğrafyalarda süregelen, bölge ve dünya siyasetini sürgüleyen, barış ve huzur ortamını süngüleyen kaotik iklim giderek sertleşmektedir. Sınırlarımızın diğer alanlarını, özellikle Suriye'yi kapsam ve tesir alanına alan sıcak gelişmeleri evvelemirde akıl, sabır, sebat, sağduyu ve dikkatle takip etmek zorundayız. Çılgınlık ile yılgınlık tuzağına düşmeden, nevzuhur duygusallıklara kapılmadan, başkent Ankara vizyonuna bağlı kalarak, jeopolitik angajmanlara tutunarak, ülkemizi ve milletimizi önceliğine alan güvenlik tedbirlerine müzahir ve münasip tavır ve tutum takınmalıyız. Nitekim Türk devletinin yaptığı da şimdiye kadar budur. Suriye Arap Cumhuriyeti'nin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygı ve riayet kuşkusuz esastır, başka türlüsünü bırakınız düşünmeyi, kafamızdan geçirmek dahi abestir. Ne var ki Suriye Arap Cumhuriyeti, Şam ile Lazkiye arasına sıkışan, topraklarının üçte ikisi kontrol dışına çıkan, egemenliği ölümcül yaralar alan, solunum cihazına bağlı halde bulunan tartışmalı devlet konumundadır" diye konuştu.

Esad'ın Türkiye'nin uzanan elini tutmadığını, uzlaşma ve görüşme çağrılarına kulağını kapattığını dile getiren Bahçeli, şunları söyledi: "Toprakları gasbedilen, askerleri çatışma alanlarından kaçan, ülkesi deprem geçiren bir devlet başkanı kuyruğu dik tutma çabasındadır. Ülkesi baştan ayağa infaz ve istila edilmişken, Türk askerinin terör örgütleriyle mücadelesini hazmedemeyip devamlı geri çekilmemizi şart koşan Baas zihniyetinin bugünkü özeti, kabul edelim ki tam bir rezalettir. Bize göre hala vakit geçmiş değildir. Esad'ın Türkiye'yle ön şartsız temas ve diyalog kurması, normalleşme iradesi göstermesi önce kendi hayrına, sonra da ülkesinin çıkarınadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir ülkenin toprağında gözü yoktur. Ancak vatan topraklarımızda gözü olanlara, yerinden çıkarılacak gözleri olan bu sırtlanların sırtını sıvazlayanlara tahammülümüz de söz konusu olamayacaktır. Suriye'den kaynaklanan bölücü terör musibeti tamamıyla gündemden çıkarılasıya kadar huzur ve barış ortamını tesis ettiğimiz sahaları boşaltmamız Anadolu coğrafyasını ateşe atmakla eş değerdir. Esad rejiminin her şeyden önce bunu idrak etmesi lazımdır. En uzun sınıra sahip olduğumuz Suriye'nin istikrar ve güvenliğe kavuşması, iç otoriteyi tekrar kurması elbette samimi dilek ve temennimizdir. Bu gerçekleşmeden, üstelik her taşın altında, pek çok ülkenin, emperyalizmin ve terör unsurlarının farklı hesap ve hedeflerinin kaynadığı coğrafi mıntıkaları terk etmek, felaketlere 'buyur gel' demektir. Türkiye Cumhuriyeti'ne 'işgalci' diyenlerin, ABD-Rusya ve terör örgütlerine üst perdeden itirazdan inatla kaçınması, en hafif tabirle korkaklık ve kifayetsizliktir. Türk beklenendir, Türk bilinendir, Türk özlenendir, Türk çağrılandır, Türk adalet ve müşfik muamelenin mihver başı, zirve bağrıdır."

'Esad yönetimi aklını başına almalıdır'

Türkiye ve Suriye arasında diplomasi ve diyalog süreçlerinin, üçüncü tarafların herhangi bir bozucu etkisi olmadan canlandırılması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, "Başka çare ve çıkış yolu kalmamıştır. Terörle mücadelenin ortaklaşa icrası, karşılıklı hak ve hukuka saygı, geçici koruma statüsü altında bulunan Suriyelilerin evlerine dönüşü, sınır ticaretinin diriltilmesi, birlikte yaşanmış yüzyılları geleceğe taşıma kararlılığı derhal hayat ve zemin bulmalıdır. Suriye'nin sarsılan toplum ve devlet yapısına umut bağlayamayız. Suriye'nin emperyalizmin ve terör maşalarının doymaz kursaklarında lokma lokma öğütülmesinden memnuniyet duymayız. Suriye'nin rehin alınmış, parçalanması hususunda ittifak sağlanamadığından dolayı icazetli ömrünün uzamasına 'tamam' denilmiş mevcut statükosuna yatırım yapacak fırsatçılığa tenezzül edemeyiz. Esad yönetimi aklını başına almalıdır. Mezhep taassubunu terk etmelidir. Düşmanı dost sayan, dostu da düşman gören ilkel ve ilkesiz siyasi dürtülerle arasına çizgi çekmelidir. Esad yönetimi kabuğuna çekilip, uzun süre ayakta kalacağını düşünüyorsa biliniz ki yanıldığını er veya geç anlayacaktır. 400 yıl hakimiyetimizde bulunan coğrafyaların; sömürgeci güçlerin ve devşirdikleri iş birlikçilerin envai tezgahlarıyla, sınır ve eşik tanımayan ihanetleriyle nasıl da elimizden çıkıp gittiğini hafıza kayıtlarımızda saklı tutuyoruz. Irak ve Suriye coğrafyası Türk milletini bilir, Türk milleti de o gönül ve kültür coğrafyalarını yüreğinde taşır" dedi. Bahçeli, 27 Kasım'dan itibaren Halep'e yönelik saldırıları konuşmadan önce, Rusya ve İran destekli rejim güçlerinin 2016 yılında Halep'te yaptığı toplu katliamları, mezhep temelli şiddet sahnelerini, sürgün edilen masumları, tarihinden koparılan bir şehrin acı veren dramını unutmadıklarını söyledi.

'Terör bitecek, Türkiye bahara uyanacaktır'

Gelişmelerin Kürtlerle hiçbir ilgisinin olmadığını vurgulayan Bahçeli, "Tel Rifat'tan sürülüp çıkarılan canilerin kiralık katil sürüsü olduğunu sadece biz değil, şerefli Kürt kardeşlerim de itiraf edeceklerdir. Bölücü terör örgütüne hayat, haramdır. Tüm terör örgütleri bizim karşımızdadır. Kürtler bizim canımız, PKK/YPG/PYD can düşmanımızdır. DEM ya Türkiye partisi olacak ya da tükenmekten ve derdest edilmekten başka seçeneği kalmayacaktır. Terör ya bitecek ve Türkiye bahara uyanacaktır ya da bölücü katiller son silahlı teröriste kadar tek tek canlı hedef olmaktan kurtulamayacaklardır" diye konuştu.

Bakan Bak: Suriye'de bir terör devletinin kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz Bakan Bak: Suriye'de bir terör devletinin kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz

"İstanbul'un Kapalı Çarşısı neyse Halep'in Kapalı Çarşısı odur"

Suriye topraklarının, Suriyelilerin olduğunu da belirten Bahçeli, "Bu ülkenin demokrasi sınırları içinde anayasal sisteme geçmesi şarttır. Halep'in huzur ve sükunet bulması da yegane dileğimizdir. Halep deyince yüreği titremeyen bir vatan evladına rastlayamazsınız. Çünkü Halep iliklerine kadar Türk ve Müslüman'dır. Bunu sadece biz söylemiyoruz; tarih söylüyor, coğrafya söylüyor, hakikat söylüyor, ecdad söylüyor, Halep kalesine çekilen Türk bayrağı söylüyor. İstanbul'un Kapalı Çarşısı neyse Halep'in Kapalı Çarşısı odur. Ankara Kocatepe Camisi'nden yükselen aminlerimiz ile Halep Ulu Camisi'nden yankılanan aminlerimiz aynıdır. Halep oradaysa tarihin çağrısına kulağını veren Türk milliyetçileri ve Türk milleti buradadır. Bizim niyazımız Suriye'nin huzur, istikrar ve barış ortamına bir an evvel vasıl olmasıdır. Fakat parçalara ayrılmış Suriye fotoğrafında Halep'i yüz üstü bırakmak, yaban ve yabancı ellere teslim etmek hayal mahsulü bir ihtimaldir. Ve öyle bir an geldiğinde, tarih satır satır, sayfa sayfa yeniden tekerrür edecek, reklam arası son bulacak, fragman gösterimi bitecek, coğrafya yeni baştan aslına dönecektir" diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bazı yönlerinin revizeye ihtiyacı olsa da yönetim hayatının artık güçlü bir bünyeye sahip olduğunu söyleyen Bahçeli, şöyle konuştu: "CHP'nin bundan mustarip ve müşteki olduğunu bilmeyen yoktur. Anladığımız ve gördüğümüz kadarıyla; CHP, fonlanmış medyası, yandaş sivil toplum kuruluşları ve sendikaları, DEM'lenmiş ortakları, kiralık kalemleri, dış bağlantıları, devlet ve bürokrasi içine gizlenmiş eski tüfek ayak takımı demokratik yollardan sonuç alamayacaklarına dönük ortak bir kanaat içine yuvarlanmışlardır. CHP, halktan umudunu kesmiştir. Hemen seçim çağrıları yapsalar da CHP yönetiminin gözü başka, kaşı başka oynamaktadır. Her gün farklı kisveye bürünen çıkar gruplarının artan rekabetine, azgın hiziplerin çadır tiyatrosuna dönen CHP'nin demokrasi dışı arayışların düşünü kurduğunu ifade etmek hatalı değildir. Disiplinsiz teğmenleri savunan, laik-anti laik kutuplaşmasını sahneye çıkaran, rejim değiştirmekten bahseden, ekonomik sorunları sistem ve devlet sorununa tahvil eden, ülkede istikrarsızlık ortamı varmış gibi iddiada bulunan, her 4 gençten 3'ünün ülkemizden gitmek istediğini gafilce ileri süren, İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız başta olmak üzere hukuk insanlarımıza edepsizce saldıran ve avukatlık mesleğini aşağılayan, CHP'li belediyelerin vergi borçlarını ve SGK primlerini ödememesini dayatan, milletimizin hassasiyetlerini kaşıyan, sinir uçlarına basan ve sürekli hukuk ihlali yapan Özgür Özel ve ekibini vesayet nöbeti tutmuş, ara rejim merakı sarmıştır. Özgür Bey, yolun yol değildir. Ağzının ayarı hepten bozuktur. Ne sözün söz, ne de siyasetin adam gibi siyasettir. Eğer demokrasiyi kesintiye uğratacak yeni bir cunta hedefindeyseniz, ki buradan baktığımızda bunun pek çok delili vardır, o halde bunun sonuçlarına değil şahsınız, yedi ceddiniz en ağır şekilde katlanacaktır. Biz ya 'silah' ya 'siyaset' derken CHP'yi de ihmal etmediğimiz bilinmelidir. Orta Doğu'nun çatışma ortamını ve kanlı boğuşmalarını ülkemize ithal etmeyi planlayan, demokrasiyi musalla taşına yatırmayı aklından geçiren kim ya da kimler varsa, tavsiyem önce bizi ezmeleri, önce bizi geçmeleridir. Bu can bu bedende durduğu müddetçe, Cumhur İttifakı milletiyle yekvücut olduğu sürece, darbe sevdalısı CHP'nin ve onun anti demokratik destekçilerinin göreceği rüya sadece kabustur, sadece karanlıktır, sadece felakettir."