Anayasa Mahkemesi (AYM), Gezi Parkı davası hükümlüsü Can Atalay'ın, milletvekilliğinin düşürülmesinin yok hükmünde olduğunun tespiti ile işlemin iptali ve yürürlüğünün durdurulması talebiyle yapılan başvurudaki, "karar verilmesine yer olmadığına" dair hükmünün gerekçesini açıkladı.
Atalay ve bazı milletvekilleri, "TBMM Genel Kurulunda Yargıtay 3. Ceza Dairesinin yazısının okunarak Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesinin yok hükmünde olduğunun tespiti ile işlemin iptali ve yürürlüğünün durdurulması" talebiyle AYM'ye başvurmuştu.
22 Şubat'taki Genel Kurul toplantısında başvuruyu görüşen Yüksek Mahkeme, oy çokluğuyla karar verilmesine yer olmadığına hükmetmişti. Kararın gerekçesi Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.
Kararda, Atalay'ın yaptığı bireysel başvurularda, "seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı" ile "kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı"nın ihlal edildiğine karar verildiği anımsatıldı.
AYM'nin 25 Ekim 2023'te verdiği hak ihlali kararı sonrasında Atalay'la ilgili kesinleşen bir hükmün varlığından söz etmenin hukuken mümkün olmadığı aktarılan kararda, "Anayasa Mahkemesince, Anayasa'yı ihlal ettiği tespit edilen bir yargısal kararı mahkemeler dahil hiçbir kamu otoritesi esas alamaz ve Anayasa'ya aykırılığı sabit olan bir karara hukuken geçerlilik tanınamaz. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları yol gösterici veya tavsiye mahiyetinde kararlar olmayıp, bağlayıcı ve gereğinin yapılması konusunda ilgili otoritelere takdir alanı bırakmayan kararlardır." ifadeleri kullanıldı.
"Anayasa'nın tamamen dışında kalan ve hukuki dayanağı bulunmayan bir karar"
Sadece mahkemelerin değil, ihlal sonucunun oluşmasına yol açan veya ihlalin giderilmesi sürecinde etkin konumda bulunan diğer kamu otoritelerinin de ihlal kararının gereğini yerine getirmek, ihlali gidermek ve ihlalin sürmesini önlemekle yükümlü olduğu belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Bu bakımdan yasama organının da Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 25 Ekim 2023'te tespit ettiği ihlalin giderim sürecinin bir parçası olduğu kuşkusuz olup söz konusu karar yasama organı yönünden de bağlayıcı niteliktedir. TBMM Genel Kurulunda okunan metinde yer alan dairenin 3 Ocak 2024 tarihli kararı da Anayasa Mahkemesinin anılan bireysel başvuru kararına uyulmasına yer olmadığına ilişkin Türk hukukunda verilmesi mümkün olmayan, Anayasa'nın tamamen dışında kalan ve hukuki dayanağı bulunmayan bir karardır. Dolayısıyla Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay ile ilgili kesin bir mahkumiyet içermediği açık olan kararlara yer verilen daire yazısının TBMM Genel Kurulunda okunmasıyla Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşmesine yönelik işlem tesis edilmiş ve böylece fiili (de facto) bir durum oluşturulmuştur.
TBMM Genel Kurulunda iptal talebine konu edilen daire yazısının okunması suretiyle oluşturulan bu fiili durumun Anayasa'nın 84. maddesinin ikinci fıkrasının kapsamına giren bir yasama işlemi olarak değerlendirilmesine imkan bulunmamaktadır. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesinin verdiği karar sonrasında Atalay hakkında kesin hükmün varlığından söz edilmesi hukuken mümkün olmadığından, TBMM Genel Kurulunun 30 Ocak 2024 tarihli 54. Birleşiminde Yargıtay 3. Ceza Dairesinin yazısının Başkanlıkça okunmak suretiyle Genel Kurula bildirilmesi işlemi ile oluşan fiili durum hakkında Anayasa Mahkemesince karar verilmesi mümkün değildir."
"Hukuken var olmayan işlemin incelenebilmesine imkan bulunmamaktadır"
Kararda, "Hukuken var olmayan işlem ile ilgili söz konusu talebin incelenebilmesine imkan bulunmamaktadır. Açıklanan gerekçelerle TBMM Genel Kurulunun 30 Ocak 2024 tarihli 54. Birleşiminde Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 3 Ocak 2024 tarihli kararının ekte gönderildiğine dair anılan Daire Başkanlığı yazısının okunması suretiyle Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesinin yok hükmünde olduğunun tespiti ve Anayasa'nın 85. maddesi uyarınca iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir." ifadeleri yer aldı.
4 kişi karşı oy kullandı
Kadir Özkaya, İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Yılmaz Akçil, başvuruda "Yetkisizlik nedeniyle ret kararı verilmesi gerektiğini" belirterek karşı oy kullandı.
Karşı oy gerekçesinde, Anayasa'nın 84. maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kesin hüküm giyme veya kısıtlanma sebebine dayanan mahkeme kararının, Genel Kurula bildirilmesiyle gerçekleşen milletvekilliğinin düşmesi halinin, AYM'nin inceleme görev ve yetkisinin dışında kaldığı ifade edildi.