‘ihtiyacı olanın kazandığı maç’ diyecektik. Bir yanda önce hoca, ardından da yönetim değiştiren ve kırgın taraftarlarının yüzünü güldürmek isteyen Beşiktaş, öte yanda ise her hafta liderlik koltuğunu 24 saatliğine Galatasaray’a emanet edip, ardında da gol averajıyla geri alan Fenerbahçe…
FENERBAHÇE’DEN HASAN ARAT’A HOŞ GELDİN!
Yani kâğıt üzerinde ikisinin de puan kaybına tahammülü yoktu ama olası bir puan kaybına en çok kim üzülürdü diye sorarsanız eğer bence kuşkusuz sarı lacili takım olurdu.
Zaten sahadaki oyun, bu maçı kimin daha çok istediğini de gösterdi. Rakibi karşısında sayısız gol fırsatını harcayan Kadıköylüler, tarihi farka gidebilecekleri maçı 3-1’le geçerken bu mağlubiyet, kaderin bir cilvesi olarak evinde rakibine 9 sezondur teslim olmayan Beşiktaş’ın çiçeği burnunda başkanı Hasat Arat’a kısmet oldu…
GÖZLER RIZA HOCA’YA ÇEVRİLDİ
Elbette Beşiktaş’ın içinde bulunduğu durumdan ne Rıza Çalımbay sorumludur ne de daha koltuğuna oturma fırsatı bile bulamadan Fenerbahçe mağlubiyetiyle tanışan Hasan Arat. Ama ülkedeki çarpık zihniyetin neticesinde cumartesi gecesi yaşanan derbi mağlubiyeti okları Rıza Çalımbay’a çevirdi birden.
Özellikle maç sonundaki açıklamalarında oyuncularının yeterli reaksiyon göstermemesinden şikâyetçi olan tecrübeli teknik adam, göreve geleli daha bir ay bile olmadan taraftarlar tarafından eleştirilmeye başlandı. Hatta dünden beri sosyal medyada Çalımbay yerine Alman hoca Hansa Flick’in adı dolaşıyor.
Hani sanki Rıza hocanın elindeki kadroyla Şenol Güneş ve Burak Yılmaz harikalar yarattı da…
Neyse.
Peki, böyle bir değişiklik mümkün mü?
SERGEN YALÇIN BANKO GİBİYDİ AMA…
Meseleyi en baştan ele alarak anlatmak lazım.
Sezonun ilk haftalarından itibaren işlerin olumsuz gittiği ve tribünlerin Ahmet Nur Çebi’yi hedefe koyduğu günlerde siyah beyazlı camianın içinden hatta kılcal damarlarını bile bilen bir arkadaşım o günlerde şunu anlatmıştı.
“Şu anda içeride, dışarıda herkes Çebi’nin istifa etmesini bekliyor. Yerine hangi yönetim gelsin teknik direktör olarak ilk tercih Sergen Yalçın olacak. Zaten Sergen hoca da bunu bildiği için sezon başı kendisine gelen hiçbir teklifi kabul etmedi”
Ama kimsenin evdeki hesabı çarşıya uymadı. İstifa etmesi beklenen Çebi, istifa yerine Olağanüstü Kongre kararı alarak hem süreyi uzattı, hem de o güne dek kendisini koruyan Şenol Güneş’in istifasına sebep olarak başka bir planı devreye koydu. Planın adı Burak Yılmaz’dı.
ÇEBİ, HERKESİN ELİNİ KİTLEYEREK GİTTİ!
Ahmet Nur Çebi, camiaya ve medyaya aday olmayı düşünmüyorum mesajları verse de asıl planı eğer Burak Yılmaz Olağanüstü Kongre’ye dek takımı ligde ve Avrupa’da bir nebze de olsa yarışta tutabilseydi kesinlikle yeniden aday olmaktı.
Ancak işler hiç de beklediği gibi ilerlemedi. Alınan kötü sonuçlar tribünlerin öfkesini daha da kabarttı ve Çebi aday olmayacağını açıklamak zorunda kaldı ama son hamlesini de o dönem yaptı.
Sergen Yalçın ile arasının iyi olmadığı bilinen Çebi, giderayak Rıza Çalımbay’ı göreve getirerek hem kendisinin ardından başkanlık koltuğuna oturma ihtimali olan iki adayın da elini bağladı hem de Sergen Yalçın’a en azından bir müddet daha ‘sen yerinde bekle’ dedi…
Zaten bu hamle sonrası o güne dek başka başka isimlerle görüşen Hasan Arat ve Serdal Adalı, “Seçildiğimiz takdirde Rıza hocayla devam etmekten mutluluk duyarız” açıklamasını yapmak zorunda kaldılar. Çünkü bahsedilen isim kulübün efsanelerinden Atom Karınca’ydı!
Yani seçime giremeyen Ahmet Nur Çebi, bu şekilde hem iki adayın elini kilitledi hem de Sergen Yalçın’a yeniden Beşiktaş teknik direktör olma şansı tanımadı.
SONUÇLAR RIZA ÇALIMBAY’I YOLCU EDER
Gelelim bugüne. Herkesin malumu futbolda dün de yok yarın da. Varsa yoksa bugün var. Ve bu kadro yapısıyla Rıza hocanın günü kurtarma şansı ne yazık ki çok fazla yok.
Eğer kış transfer dönemini çok verimli geçirirler ve taraftarları memnun eden sonuçlar alırlarsa ne ala. Aksi takdirde yolun sonu belli!
‘KENDİ EVLATLARI’ TÜRK FUTBOLUNUN ÇOCUKLUK HASTALIĞI
Hatırlanacağı gibi Rıza hoca, 11 Kasım günü yaptığı paylaşımda “Taraftarımız merak etmesin, Beşiktaş kendi evlatlarına emanet” diyerek başlamıştı Beşiktaş’taki mesaisine.
Ancak bu tabir yıllardır bana ziyadesiyle eksik ve hatalı gelir. Tıpkı Lenin'in “'Sol' Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı” tespitinde olduğu gibi, ‘kendi evlatları' bakışı da bir nevi Türk futbolunun çocukluk hastalığıdır!
Zira plan yok, sabır yok, istikrar yok.
Bunların yerine sorumsuz yönetimlerin mütemadiyen batırdığı kulüpler ve kendilerini kurtarmak için cepheye sürülen 'evlatlar' var.
Ve herkes bilir ki, günün sonunda en kolay onlar harcanır!