ABD’deki başkanlık yarışını, Cumhuriyetçilerin adayı, önceki başkan Donald Trump kazandı. Aldığı oy sayısında da rakibini geride bırakan Cumhuriyetçi Parti, sadece başkanlık yarışını kazanmakla kalmadı, Temsilciler Meclisi ve Senato’da da çoğunluğu aldı. Cumhuriyetçilerin bu başarısı, Demokratların büyük başarısızlığı anlamına geliyor aynı zamanda.
Seçim sonuçlarını madde madde tahlil etmeye çalışalım…
Birincisi, Demokratlar; ekonomideki kötü gidişe, hayat pahalılığına, yükselen fiyatlara, artan yoksulluğa karşı gerekli önlemleri alamamanın, halkın bu gidişe yönelik artan tepkisini yeterince anlayamamanın bedelini ödediler. Ekonomi, belirleyici oldu yine.
İkincisi, Hollywood yıldızlarının desteğini almak, pek çok anket şirketi tarafından “kampanyaya geç başladı, geriden geldi, farkı kapattı, öne geçti” şeklindeki açıklamalarla desteklenmek ve cesaretlendirilmek, Demokratların adayı, başkan yardımcısı Kamala Harris için yeterli olmadı. Anket şirketleri bir kez daha yanıldı.
Üçüncüsü, Harris; başarılı değil, başarısız bir başkan yardımcısı. Üstelik başkan adaylığını da, parti içindeki keskin bir ön seçim mücadelesi sonucu değil, başkan Joe Biden, sağlığıyla ilgili tartışmalar sonrası gelen baskılara dayanamayarak ve hayli gecikmeli olarak başkanlık yarışından çekilince elde etti. Bu tablo, süreç yönetimini, kriz yönetimini, iletişim yönetimini başaramayan Demokratlara kaybettirdi.
Dördüncüsü, Harris; kadın olması, siyah olması, annesinin Hindistan, babasının Jamaika kökenli olması sebebiyle, kimlik siyasetini savunan liberallerin, sol liberallerin büyük desteğini aldı. Eğitimli orta sınıflardan, beyaz yakalı kentli kesimlerden, eğitimli ve kentli kadınlardan ve gençlerden aldığı destekle seçileceği düşünüldü. Yanıldı.
Beşincisi, Demokratların; seçim kampanyasını Trump karşıtlığı üzerine kurmaları, onun kimliğine, geçmiş dönem icraatlarına, sözlerine, çelişkili açıklamalarına, sosyal medya paylaşımlarına eleştiri getirmeleri, onu liberal değerlerle, özgürlüklerle, demokrasiyle sorunlu, otoriter yönelimleri olan bir siyasetçi olarak göstermeleri, seçim kazanmaya yetmedi.
Altıncısı, ABD’de seçmenlerin, ülkelerine yasa dışı yollardan gelen göçmenlere yönelik öfkesi, hatta ülkedeki göçmenlerin, yeni göçmenlerin gelmesiyle işlerini kaybetme tehlikesi yaşamaları nedeniyle, Cumhuriyetçilere yöneldiği, uzun zamandır biliniyordu. Demokratlar bu yönelimi yeterince ciddiye almadılar. Trump ise sayıları 10 milyonu aşan kaçak göçmenlere yönelik olumsuz söylemlerine karşın, ülkeye daha önce gelen ve vatandaş olan göçmenlerden tahminlerin üzerinde oy aldı.
Yedincisi, Trump; kendisine yönelik saldırıda kulağından yaralandı ve yanağından süzülen kana karşın, hemen ayağa kalkıp mücadeleye devam mesajı verdi. Bu görüntü, Cumhuriyetçi seçmeni Trump etrafında daha güçlü şekilde birleştirdi. Ona mesafeli olanların bile onu takdir etmesini sağladı.
Sonuçta Trump, önde başladığı seçim sürecini, önde bitirdi.