ABD'nin ev sahipliğinde düzenlenen Asya-Pasifik Ekonomik İş birliği (APEC) Ekonomi Liderleri Gayrı Resmi Diyaloğu, APEC ekonomileri ve daha geniş uluslararası toplum tarafından nispeten olumlu değerlendirildi.
ABD'nin etkinlik sırasında bölünmeyi körükleyip kendi programını savunacağından ve bu değerli platformu kirletip mahvedeceğinden endişe ediliyordu ki bu korku hiçbir şekilde yersiz değildir. Neyse ki nihai sonuç olumluydu. Toplantının sonucu, bölgesel ekonomik iş birliğinin ana tonunun korunacağı ve güçlendirileceği yönündeki umutları arttırdı. Bu anlamda San Francisco'daki APEC zirvesi tarihte özel bir yere sahip olacak ve insanlara pek çok ilham kaynağı olmuştur.
SAN FRANCİSCO DEKLARASYONU HAYATA GEÇMELİABD yerel saatiyle 17 Kasım'da yayınlanan San Francisco Deklarasyonu, ticaret ve yatırım için serbest, açık, adil, ayrımcı olmayan, şeffaf, kapsayıcı ve öngörülebilir bir ortam yaratma kararlılığını yeniden teyit etmekte ve ayrıca tüm ülkelerin DTÖ'nün tüm işlevlerini iyileştirmek için gerekli reformları gerçekleştirme taahhüdünü ifade etmektedir. Tüm bunlar Asya-Pasifik bölgesi için ortak bir vizyon ve arzuyu yansıtmaktadır.
San Francisco Deklarasyonunda, geçen yıl yayınlanan Bangkok Deklarasyonunda olduğu gibi Rusya-Ukrayna ihtilafına değinilmemesi dikkat çekicidir. Bangkok Deklarasyonu'nda Rusya-Ukrayna ihtilafına yer verilmesini şiddetle talep eden ABD'ydi ve bu durum o dönemde büyük tartışmalara neden olmuştu. Zira üyelerin çoğu APEC'in jeopolitik meselelerin tartışıldığı bir forum değil ekonomik iş birliği mekanizması olduğuna inanıyor. Görünüşe göre, bu ana akım görüş bu yıl daha da net ve güçlüydü, öyle ki ev sahibi ülke olarak ABD buna karşı çıkmaya cesaret edemedi. Sonunda ABD, Rusya-Ukrayna çatışması ve Filistin-İsrail çatışması konusundaki tutumunu rutin olarak tekrarlamak için ayrı bir bildiri yayınladı. Bu durum, Washington'un çok taraflı mekanizmayı kendi tarafına çekme isteğinin başarısızlığının bir örneği olduğu kadar, çoğunluk konsensüsünün ABD üzerindeki bağlayıcı ve şekillendirici gücünün de bir yansımasıdır.
KİLİT NOKTA ABD’NİN EYLEMLERİNDEABD'nin APEC zirvesini berbat etmek istemediği açıktır çünkü bu sadece hissedilen utanç duygusuyla ilgili değil, aynı zamanda ABD'nin özellikle önem verdiği yumuşak gücü, ulusal güvenilirliği ve "liderliği" ile de ilgilidir. Bu nedenle ABD bir dizi konuda çoğunluğun yanında durmayı, daha işbirlikçi jestler yapmayı ve daha itidalli görünmeyi tercih ederek San Francisco'da verimli bir APEC toplantısı için gerekli koşulları yarattı. Ancak ABD'nin tutum ve tarzındaki bu değişiklikler ve bu ülkenin APEC zirvesinde oynadığı bazı yapıcı roller, bir dereceye kadar istikrarsız ve her an değişebilecek faydacı çıkarlar mıdır? Bu sadece APEC için değil aynı zamanda küresel yönetişim sistemi için de büyük bir belirsizliktir. İş birliği genel bir eğilimdir ancak süreç pürüzsüz olmayacaktır. Kilit nokta ABD'nin olumlu ya da olumsuz bir rol oynamasında yatmaktadır.
ABD'nin APEC zirvesinin ev sahibi olarak San Francisco'da Hint-Pasifik Ekonomik Refah Çerçevesi (IPEF) Toplantıları düzenlemek gibi bazı küçük oyunlar oynadığını görüyoruz. 14 üyesi bulunan IPEF, ABD tarafından oluşturulan ve Çin'i hedef aldığına inanılan bir zümre. Görüşmeler sırasında IPEF ortakları geniş bir ticaret anlaşmasına varamadılar ve bu nedenle herhangi bir ilerleme kaydedilemedi. Asya-Pasifik bölgesinde Çin'i dışlayan herhangi birçok taraflı ekonomik ve ticari mekanizmanın fazla ileri gidemeyeceği açıktır.
XI-BİDEN ZİRVESİ ETKİLİ OLDUAPEC toplantısının nispeten sorunsuz geçmesini sağlayan önemli bir faktör de Çin ve ABD liderleri arasındaki görüşmeydi. IMF İcra Direktörü Kristalina Georgieva'nın dediği gibi, Xi-Biden görüşmesi "dünyanın geri kalanına iş birliği yapmanın yollarını bulmamız gerektiğine dair bir işaret". Olarak yorumlandı. Birçok uluslararası medya kuruluşu Çin ve ABD liderlerinin buluşmasının APEC ekonomilerinin iki büyük güç arasında giderek kötüleşen rekabetle ilgili endişelerini nasıl hafiflettiğinden bahsetti. Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi doğrudan Xi-Biden zirvesinden sonra dünyanın "biraz daha güvenli" olduğunu söyledi. Buradan uluslararası toplumun ortak beklentilerini hissedebiliyoruz.
ABD gelecekte de dinamik, uyumlu ve müreffeh bir Asya-Pasifik topluluğu inşa etmek için uluslararası toplumun geri kalanıyla birlikte çalışmaya devam edebilirse, daha da büyük ve ikna edici başarılar elde edecektir. ABD'nin bu tür pratik adımlar attığını görmeyi umuyoruz. Bu sadece dünya barışı ve kalkınması açısından değil, aynı zamanda ABD'nin sorumluluğu ve güvenilirliğinin sınanması açısından da önemlidir.