Nitekim, Çin'in imalat alanında sahip olduğu şöhret, sübvansiyona veya ticarette korumacılığa değil, Ar-Ge çalışmalarına sürekli yatırım yapılmasına ve ülkenin karşılaştırmalı üstünlüğüne dayanıyor.

Çin, imalat sektöründe sahip olduğu kapsamlı sanayi zinciriyle küresel tedarik ve sanayi zincirlerinin istikrarının korunmasına önemli katkı sağlarken, dünya çapında teknolojik ilerlemeleri hızlandırdı ve endüstriyel gelişmeye dinamizm kattı.

Çin'in mal ihracatının küresel piyasadaki payı, art arda 15 yıldır dünya birinciliğini korurken, mal ithalatının küresel piyasadaki payı ise art arda 15 yıldır ikinci sırada yer alıyor. Bu veriler, Çin'in dünya ekonomisinin istikrarlı gelişmesinde önemli rol oynadığını gösteriyor.

Japonların savaş suçlarına ilişkin yeni kanıtlar ortaya çıktı Japonların savaş suçlarına ilişkin yeni kanıtlar ortaya çıktı

Çin'in imalat sektörüne yönelik yatırımlarını artırmasının "kapasite fazlası üretim" sorununu şiddetlendireceği iddiası tamamen mesnetsizdir. 2023 yılında Çin'in imalat sektörüne yönelik sabit sermaye yatırımları yüzde 6,5 oranında arttı. Aynı dönemde Çinli firmaların sabit sermaye stokundaki artış, bu sektörde yapılan toplam yatırımların yüzde 21,1'ini oluşturdu. Yatırımların büyük bir kısmı, sadece sermaye stokunun amortismanını dengelerken, sermaye stokunun artmasına yol açmadı. Başka bir deyişle, sabit sermaye yatırımlarındaki artış, üretim kapasitesindeki artışa dönüştürülemez. İmalat sektöründe sabit sermaye yatırımının güçlü bir artış göstermesi, bu sektörde üretim kapasitesinin büyük boyutta artacağı anlamına gelmiyor.    

ABD'nin imalat sektörü ne zaman darboğaza girse ülkedeki bazı siyasetçiler ve medya kuruluşları, diğer ülkeleri "günah keçisi" olarak kullanmaya, mevcut sorunların sorumluluğunu bu ülkelere dayatmaya çalışıyor.

ABD, yeni enerji alanında ilk sıralarda yer almadığını kabul etmek zorunda kaldı. ABD, 2 yıl kadar uzun bir süre içinde sadece 7 şarj istasyonu inşa edebildi. ABD menşeli elektrikli araçlar, ortalama 50 bin dolar civarında yüksek fiyatlara satılıyor.

Daha da kötüsü, ABD, "Enflasyonu Azaltma Yasası"nı kabul ederek ayrımcı sübvansiyon uygulamaya başlamanın yanı sıra, Dünya Ticaret Örgütü'ne bağlı temyiz organına üye seçimini sürekli engelliyor ve diğer ülkelerin ürünlerine keyfi şekilde yüksek gümrük vergileri getiriyor. ABD'nin bu tür uygulamalarının, dünya çapında yeni bir ticaret savaşına yol açabileceği yönündeki endişeler git gide artıyor.

Geçen yıl Dünya Ticaret Örgütü üyeleri arasından sadece ABD'nin aldığı korumacılık tedbirlerinin sayısı 454'ü buldu.  Bu sayı, listede ABD'den sonraki beş üye ülkenin toplamından daha fazla.

Öte yandan, ABD'deki bazı siyasetçiler, başkanlık seçiminde daha fazla oy almak için Çin'e karşı sert bir duruş sergilemeye çalışıyor.

Demokrat Parti için seçimin kritik eyaletlerinden biri olan ve otomotiv sektörünün yoğunlaştığı Michigan'da Çin menşeli elektrikli araçlara yüksek miktarda gümrük vergisi uygulanacağı uyarısında bulunuldu. Cumhuriyetçi Parti'nin başkanlık adayı Donald Trump da seçimi kazanması hâlinde, Çin menşeli ürünlere yönelik gümrük vergisini büyük boyutta artıracağı taahhüdünde bulundu. Gelgelelim, Çin menşeli elektrikli araçların ABD piyasasındaki payı yüzde 2 bile değil. ABD'nin "kapasite fazlası üretim" iddiasını defalarca kışkırtması, bu söylemin başkanlık seçiminde oy getirmesi muhtemel bir siyasi araç olarak görüldüğünün göstergesi.

Bilindiği üzere, ticarette korumacılık "sadece bir ülkenin tek başına kazanması" yönündeki hayâli gerçeğe dönüştüremez. ABD, hegemonyacı zihniyetini terk ederek diğer ülkelerin gelişmesini kısıtlama yönündeki dar görüşlülüğünden vazgeçerse, hem kendi halkının hem de tüm dünyanın refahını artıracaktır.